ÜSTÜn yetenekli Çocuklar



Download 2,36 Mb.
bet5/43
Sana27.06.2017
Hajmi2,36 Mb.
#16915
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   43

2. Bazı kaynaklar devşirmenin her üç yılda bir, bazıları ise yedi yılda bir yapıldığını ileri sürmektedir. Bu sürenin ihtiyaca göre değişkenlik göstermesi ihtimali daha güçlü görünmektedir (29). Her devşirme döneminde yaklaşık olarak “3000-12000” arasında değiştiği söylenmektedir.* İlk devşirmeler öncelikle fethedilen Balkan ülkelerinin hiristiyan çocukları arasından yapılmıştır. Bunlara “Arnavut, Sırp, Hırvat, Bulgar, Yunan, Macar” çocukları alınırdı. Fatih zamanında Bosna ve Herseklilerin müslümanlığı kabul etmelerine rağmen devşirme kapsamı içinde tutulmaları dileği hükümdarca kabul edilmiştir. Böylece müslüman topluluklardan istisna olarak Boşnaklar da devşirme kapsamına girmiştir. Daha sonra devşirme düzeni Anadolu’nun hiristiyan tabakasının da bir kısmını kapsamına almıştır. Miller’in ileri sürdüğüne göre “İstanbul, Atina ve Rodos” çocukları devşirme kapsamı dışında bırakmıştır.

3. Müslüman, yahudi çocukları, anadan babadan ya da her ikisinden yoksun olanlar, hayatının bir kısmı kentde geçenler, köy kethudalarının çocukları devşirme kapsamı dışında bırakılmıştır. Yahudi çocukları alış-verişe alışkın ve paraya düşkün oldukları için alınmazdı. Müslümanların aile etki ve nüfusundan yararlanacakları düşünülürdü. Öksüzlerin yeterince aile eğitimi görmemiş olacakları kabul edilirdi. Kent görenlerin kötü alışkanlıklar kazanmış olduklarına inanılırdı.

4. Köseler, doğuştan sünnetli olanlar, beden özür ve çarpıklığı bulunanlar da devşirme dışı bırakılırdı. Bundan başka ailelerin tek erkek evlatları alınmaz, iki ya da daha çok kardeşlerdense nitelikleri en elverişli olan birisi seçilirdi.

5. Devşirme çocuğun yaşının “8-18” arasında olması gerekirdi. Sonraları bu yaşın yirmiye kadar uzatıldığı söylenmektedir. “10-14” arasında olanlara öncelik verilirdi.

6. Devşirme öncelikle kırsal bölgelerde yaşayan ailelerin çocukları arasından seçilirdi. Kırk haneden birisinden çocuk alınırdı. Soylu ve ruhban çocuklarına öncelik verilirdi. Bu öncelik belki çevrenin nüfuzlu ailelerinin çocuklarını padişah kulu yaparak itaatlerini kolaylaştırıyordu. Fakat öteki bölümlerde de değinildiği gibi çok üstün zekâlı çocuklara bu tür ailelerin zürriyeti arasında daha çok rastlama olanağı bulunduğunu araştırmalar da göstermiştir.

7. Seçimde gürbüzlük ve yakışıklılığa birinci derecede önem verilirdi. Osmanlı sarayında “sureti güzel olanın siretinin de güzel olacağına” inanılırdı. Terman ve Halingworth araştırmalarının çok üstün yetenekli çocukların emsalleri olan normal kontrollere göre daha cüsseli, ağırlıklı ve yakışıklı olduğunu bulduklarını bu noktada hatırlamak ilginç olur. En ufak bir beden ya da sağlık kusuru olan çocuk ve gençler devşirme dışı bırakılırdı.

8. Gerek devşirme sırasında ve gerekse saray okullarına alınacakların “Kapı Ağası” ile seçimi sırasında zekâ ve yetenekliliğe de dikkat edildiğini çeşitli yazarlar söylemektedir. Hatta Miller bu ölçülerin modern yetenek ölçeklerine veya dayandıkları esaslara çok benzerlik gösterdiğine değinmektedir. Buna rağmen incelenen yerli ve yabancı kaynaklardan hiç birisinde bu ölçüt ya da ölçeklerin neler olduğuna dair yeterince ayrıntılı bilgiye rastlanmamıştır. Yalnız bunların sorun niteliğindeki durumlarda adayın davranışlarına bakılarak kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Bir aydınımızın kaynak göstermeden naklettiği bir örnek bunu aydınlatabilir.*

“Devşirme adayları, ortasına yemek kabı yerleştirilmiş bir tepsi çevresine sıkışıkca bir durumda oturtulurdu. Her birinin eline sapları hayli uzun tahta kaşıklar verilirdi. Kendilerinden kaşığının sapını arkadaşına dokundurmadan karınlarını doyurmaları istenirdi. Kafaları yeterince çalışmıyanlar sorunun çözümünü bir türlü kestiremezlerdi. En akıllıları ise karşısında oturanla iş birliği yapmayı düşünür, kendi kaşığı ile onu besler, ondan da kendini beslemesini isterdi.”

Bu konuda yeterince belge ve kaynak bulunamamış olmasına rağmen Enderun’dan yetişenlerin büyük çoğunluğunun çeşitli alanlardaki çok üstün başarıları, seçimde yeteneğe yeterince öncelik ve ağırlık verildiğini gösteren en güvenilir belirtidir. Bununla beraber bu soru ilk elden kaynaklara kadar inilerek araştırılması ve aydınlatılması gereken önemli konulardan birisidir. Bu tür bir araştırma hem eğitim tarihimiz açısından hemde ruhbilimsel ölçü ve ölçeklerin tarihi açısından yararlı olacaktır.

9. Devşirme sırasında mahallin “sancak beyi, kadı ve sipahisi” gibi ileri gelen yöneticilerin devşirmenin kurallarına uygun olarak yapılıp yapılmadığını denetlemekle yetkili olduğuna değinilmişti. Bu, devşirmecilerin menfaat karşılığı seçime hile karıştırmasını önlemek içindi. Bu tedbirlere rağmen sistemin gevşemeğe başladığı dönemlerde rüşvet karşılığı, devşirilmemesi gerekenlerin de alındığı olmuştur. Bu uygunsuzlukların ortaya çıkması halinde sorumlu şiddetle cezalandırılırdı.

Bu hususun başka bir noktadan da önemi var. Bazı batılı tarihçiler devşirme düzeninin, ailelerin direncine rağmen zorla uygulanan bir barbarlık belirtisi olduğunu ileri sürmektedirler. Kuşkusuz bazı aileler erkek evlâtlarının aile ocağından bu nedenle uzaklaştırılmasını iyi karşılamamış olabilir. Fakat çoğunlukla devşirme alanı ailelerinin, çocuklarının seçilmesi için yarıştıkları ve istekli oldukları da şüphe götürmez. Yukarıda bunlarla ilgili olarak değinilenler bunun belirtilerinden birisidir. Müslümanlığı kabullenerek bunun kapsamı dışında kalabilecekleri halde hükümdardan kapsam dışı bırakılmamayı dilemeleri bunun bir ceza değil imtiyaz olarak görüldüğünü belirtir. Türk ve müslüman ailelerin bazan adlarını değiştirip nüfuzlarını kullanarak çocuklarını devşirmeler arasına sızdırışları da başka bir delildir. O devirde devletin gerek sivil ve gerekse en nüfuzlu ve yetkili makamlarına yükselebilmenin en emin yolu buydu.

10. Devşirilen çocuk ve gençler yüzer kişilik kümeler halinde, sürübaşı denilen görevlinin güdümü altında başkentin yolunu tutardı. Buraya gelişlerinde sünnet edilir, müslüman adı verilir ve islamiyeti kabul ederlerdi. Sonra doğum yerlerini, yaşlarını, ana-baba durumlarını, verilen yeni adlarını ve nerelere tertiplendiklerini kapsayan defterler tutulurdu. Kapı ağasının da bulunduğu bu değerlendirme ve sınıflandırma sırasında en gürbüz ve gösterişli, yakışıklı ve akıllı olanlar saray için ayrılır ve ayrı bir defteri tutulurdu. Bu defter ve adaylar Kapı Ağasınca dikkatle izlendikten başka zamanın hükümdarının da denetiminden geçerdi. Padişahların gerek içoğlanı adaylarının seçimi ile ve gerekse eğitimleri süresince yakından ilgilenmesi ve onları kişisel olarak izlemesi gelenek halinde yerleşmişti.

Bu ayırmada bazı adayların doğrudan doğruya saraya alındıkları olurdu. Fakat genellikle devşirmelerin çoğunluğu bir süre için Anadolu ve Rumeli’ndeki köklü Türk ailelerin yanına verilirdi. Bunların yerleştirildikleri ailelerin reislerine “Biz sultan devşirmesi, padişah kuluyuz.” diye direnebilmelerini önlemek için hazineye ufak bir ücret ödemeleri adetti. Devşirmeler bu aileler yanında Türk ve Müslüman adet ve törelerini Türkçeyi konuşup anlamasını, tarımla ilgili etkinlikleri öğrenirlerdi. Türk kültürüne yeterince uyum sağladıkları zaman başkente yollanırlardı. Orada önceden yapılan tesbitlere göre bir kısmı Acemioğlan Ocağına bir kısmı da Enderun’un dış saraylardaki hazırlık okullarına tertiplenirdi.


V. ÖRGÜT VE YAPILAR

Bursa Sarayına başlayan Şehzade Okulunun Fatih devrinde Enderun Mektebi olarak örgütlenmesinden sonra da çeşitli devirlerde gelişme ve değişmeler göstermiştir. Kurum Fatih devrinde hiç değilse üç kez genişletilip yeniden örgütlenmiştir. Ondan sonra II, Bayazit döneminde Topkapı dışındaki ilk hazırlık okulu olan “Galatasaray” eklenmiştir.

Onun peşinden I. Selim, Kanunî Süleyman, IV. Murat devirlerinde ekleme ve değişmeler olmuştur. İmparatorluğun duraklama ve gerileme devirlerindeyse etki ve önemini yitirerek saray iç hizmetlerine görevli yetiştiren bir kuruluş durumuna gelmiştir.

En gelişmiş ve etkili olduğu dönemlerde Enderun Topkapı içinde ve dışında olmak üzere bir kurumlar manzumesi durumundaydı.

Fatih döneminden, Topkapı hünkâr konağı olarak terkedilinceye kadar burada dört büyük yangın çıktığını tarihler belirtmektedir. Bunlar arasında sarayın Enderun bölümündeki bir çok yapılar da yanmıştır. Yenileri yapılırken eski yer ve plan değişmiştir. Bu yüzden kuruluşun başlangıçtaki örgüt ve yerleştirilmesi konusundaki bilgilerimiz kesin değildir. Buna rağmen Enderun’un eğitim kurumu olarak Topkapı içinde ve dışında olmak üzere üç küme kuruluştan oluştuğu ileri sürülmektedir.
1. Hazırlık Okulları

Genellikle devrinin bir nevi yüksek okulu sayılacak Topkapı içindeki bölüme devşirmeleri hazırlamak üzere kurulmasına gidilmiştir. Süresinin “6-7” yıl çevresinde olduğu belirtilmektedir. İlkinin II. Bayazit döneminde Galatasaray’da kurulduğuna değinilmişti. Önceleri şehzade okulu olarak hizmet gören Edirne sarayındaki kurum da zamanla bir hazırlık okulu durumuna girmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman devrinde bunlara iki yenisi daha eklenmiştir: Bunlardan birincisi hükümdarın bir süre sadrazamlığını yaptıktan sonra başı vurulan İbrahim Paşa’nın At Meydanı’ndaki sarayında kurulmuştur. Buranın öncelikle Arnavut ve Boşnak devşirmelerine öz olduğunu belirtmiştik.

Hazırlık okullarının sonuncusu ise hünkârın hazinedarlığını yapmış olan İskender Çelebi’nin sarayındakidir. Bu tür kurumların en büyüklerinden olduğu söylenen bu okulda bir ara devşirme mevcudunun “500” olduğu belirtilmektedir. (30)

Bu okulda seçkin devşirmeler “Türkçeyi okuyup yazmasını, kuran, tecvit, ilmihal, edeb ve maaşeret” gibi derslerin yanı başında el ve askerlik becerilerinde de öğretim görürlerdi. Ata binmek, cirit oynamak, kılıç ve mızrak kullanmak gibi meharetlerin yanı başında güreş, ağırlık kaldırmak gibi sporlara da önem verilirdi. Fakat günümüzün eğitim amaçları ile ilgisi açısından el becerilerinin öğretimine de saray eğitiminde özel bir önem verilirdi. Şehzadelerin bile bu öğretimden yararlanması beklenirdi. Osmanlı hükümdarlarından bir çoğu “müzik, şiir” gibi sanat dallarında seçkinlik sağlamıştır. Bunların yanı başında “bahçıvanlık, oymacılık, tezhib, kuyumculuk” gibi becerilerde de çok usta olanlarına rastlanmaktadır.

Öğretimin bu yönünün gene günümüz eğitimi açısından ilginç ve önemli olan bir yanı da bireysel özelliklere verilen önceliktir. Devşirme öğrenciler programın kapsamı içine giren bilgi ve beceri dallarından hangisinde olağanüstü yetenek gösteriyorlarsa o yönde gelişmelerine dikkat edilirdi.

Bu dönem öğretimin sonunda mezunlar öğrenim boyunca gösterdikleri başarı ve özelliklere göre “yeniçeri, sipahi ocakları” ile öteki devlet hizmetlerine çırak edilirdi. Bunların en seçkin ve başarılıları ise Topkapı Sarayı’ndaki daha ileri eğitim için aday seçilirdi.
2. Enderun Hümayun

Enderun’un saray örgütündeki sözlük anlamı “iç bölüm, mabeyn” demektir. Sözkonusu edilen ikinci eğitim kurumu sarayın iç hizmetler bölümünde bulunduğu için ilgili yayınlarda adı “Mekteb-i Enderun” olarak geçmektedir. “Büyük oda, Küçük oda” dan oluşan çekirdek II. Mehmet tarafından kurulmuştur. Fatih’ce hazırlattırılan “Kanunnamei Ali Osman”’da bu odaların öğrenci sayılarına, gündeliklerine bazı görev ve yetkileri belirleyen hükümlere rastlıyoruz. Küçük oda ve büyük oda öğrenci mevcutlarının “yüzer” olarak, Has odanınkisi ise “32” olarak belirlenmiştir. Çeşitli hükümdarlar devirlerinde mevcutlarda artırma ve eksiltmeler yapılmıştır. Kanuname bu konuda şunları belirtmektedir:

“...Harem kısmındaki enderun oğlanlarının yekûnu “709” kişidir. Gündelikleri “7080”, aylıkları “212580”, seneliği “75” yük “50960” akçe tutar. Ve bir Has Oda dahi yapılmıştır. “32” adet Has Oda” oğlanı ile biri içinde Silahdar, öbürü Tülbent oğlanı olan ve oda oğlanlarının zabtı odabaşına müfevvizdir. Silahdar dahi acemilere sille çalmaya memurdur. Ve onlar çıkmak lâzım gelse Silahdar ve rikabdar “50” akçe mütefferika ola, riayet olunursa bölük ağası ve Çeşnigir başı ola ve sair oda oğlanı “35” er akçe ile çıka. Silahdar Kapıcıbaşı dâhi olmuştur ve Hazine oğlanı “118” akçe ile “20” akçeyle çıka. Kâtipleri “20” akçeyle bölüğe çıka. Kiler oğlanı “16” akçeyle çıka ve taamı huzuruna lisanıma Kilercibaşı koya. Bahçeye bir bostancı başı tutulmuştur. Kayığa girildikte Bostancıbaşı ve bostancılar kürek çekip dümen tutma ve bayramlarda meydan deyu divana taht kurulup çıkmak emrim olmuştur. Has odam oğlanlarına yılda dört defa kaftan verilsun. Üzerine çatmadan, takyeden ve pabuç verilsun.” (31)

Osmanlı sarayının örgütüne ve özellikle Enderun eğitim düzeninin işleyişine karşı batılı gözlemciler başındanberi güçlü bir ilgi göstermişlerdir. Miller’in “Fatih Mehmed’in Saray Okulu” ve “Babıâlinin Ötesi” adlı eserlerin bu ilginin kapsamını ve sürekliliğini en iyi yansıtan incelemelerdendir. Bu eserlerin de Miller I. Bayazit döneminden başlayarak içinde bulunduğumuz yüzyıla kadar Batı dillerinde bu konuda ne kadar çok yayın yapıldığını yansıtan en verimli incelemedir. Bu kaynaklar arasında çeşitli devirlerde ve sürelerde saraya içoğlanı olarak girip oradaki hayatı yakından yaşayıp tanıdıklarını ileri sürenlerin ilginç anılarını buluyoruz. Aslen “Leh, Cenevizli, Venedikli” veya başka soylardan olan bu yazarlar farklı nedenlerle saray hizmetlerinden ayrıldıktan veya uzaklaştırıldıktan sonra oradaki yaşamlarını anadilleri ile yazmışlar ve bunlar ya yayınlanmış ya da yabancı diplomatlarca kaynak olarak kullanılmak üzere çeşitli dillere çevrilip el altında tutulmuştur. Bunlardan bazılarının güvenirlik durumu üzerinde tereddüde düşülebilir. Fakat bir kısmının da dışa kapalı olan Enderun örgütü ve işleyişi üzerinde ilk elden bilgi edinmiş olduğu kuşku götürmeyecek durumdadır.

Bu tür kaynakların yanı başında Hammer gibi güvenilir tarihçilerin de bu konuya karşı yakın ilgi duydukları ve eserlerinde geniş yer verdikleri unutulmamalıdır. Bu tarihçilerin çoğunluğu Enderun okulunun geçmişte ve daha sonraki çağlarda benzeri görülmemiş etkili, verimli ve çok ileri eğitim ilke ve tekniklerini kapsayan bir kurum olduğunda birleşmektedirler. Osmanlı İmparatorluğunun gerek gelişip yükselmesinin ve gerekse ona karşı olan politik güçlere rağmen yüzyıllarca varlığını sürdürebilmesinde Enderun eğitim sisteminin birinci derece de etkili olduğunu söylemişlerdir.

Bu izlenim ve görüşler arasında, on yıl kadar sarayda içoğlanı olarak çalıştığı ileri sürülen Angiolello’nun anıları Enderun örgütü hakkında en eski izlenimleri kapsamaktadır. Miller’in de belirttiği gibi “kabataslak ve yüzeysel görüşleri” yansıtan bu izlenimler ne de olsa bir örnek olarak üzerinde durulmağa ve bazı kısımları verilmeye değer.

Angiolello (32) önce sarayın “baş haremağası, hazinedar ve kiler ağalarının” görevlerini açıklamaktadır. Kendisi bunların “akağa” denilen haremağaları olduğunu ileri sürmektedir. Bununla beraber bu görevlerin Enderun’dan yetişenlere verildiği zamanlar olmuştur. Bu yüzden Angiolello’nun ileri sürdüğü durum sürekli bir kural niteliğinde değildir.

Bunu belirttikten sonra Angiolello şunları ileri sürmektedir:

“... Bu harem ağalarından her birinin maiyetinde yaklaşık olarak yüzer içoğlanı görevlidir. Farklı milliyet ve mezheplerden gelen bu oğlanların sekizer akçe ücretleri ve büyük Türk’ün bağış olarak verdiği atları var. Bundan başka kendilerine daha çeşitli ödüller de verilir. Ayrıca büyük Türk’ün kendine öz dairesine ve hizmetlerine bakan yirmi içoğlanı daha var. Bunlarsa çeşitli ihsan ve ödüllerden başka yirmişer akçe ücret alırlar. Bunlardan başka üç büyük ağanın maiyetinde “sâi, haberci” olarak çalışan yirmi harem ağası daha bulunmaktadır. Çünkü büyük Türk sarayın iç kısmında çalışıp yaşayanların kapılardaki muhafızlar ve dışarıdaki kimselerle konuşmasını istememektedir.

Sarayın iç kısmında yaşayanlardan birisi dışardan sakıncası olmayan bir şey satın aldırmak isteyince bu yirmi harem ağasından birine niyetini anlatıp parayı verir. O da parayı alıp birinci kapıdaki muhafızlara götürüp verir. Onlar da siparişi satın aldırırlar.

Büyük Türk’ün hizmetindeki bütün içoğlanlarının sayısı “340” dır.

Büyük Türk onsekiz yaş çevresindeki gençleri hizmetine almaktadır.

Sarayda içoğlanlarına “okuma, yazma” öğretmekle görevli ve iyi yaşamın gereklerini bilen sürekli iki öğretmen bulunmaktadır. Ayrıca onlara İslamiyetin gereklerini ve adetlerini de öğretmektedirler.

Sultan, onlardan hazır duruma geldiklerine ve sadakatlerine kâni olduklarını dış görevlere atar ve lâyık olanları da terfi ettirir. Her hangi bir başarı gösterdikleri zaman bol ödül alırlar. Başarısızlık halindeyse şiddetle cezalandırılırlar...”

Angiolello’nun anılarından alınan bu parçalar içoğlanlarının sayısı ve öteki ayrıntılarda bazı değişkenlikler göstermektedir. Bu izlenimler daha çok kurumun içinde yetişmekle beraber örgütün ancak kendini etkileyen yanlarını yansıtan bir öğrencinin anılarını andırmaktadır. Bununla beraber okulla ilgili ilk yabancı kaynaklardan birisi olması açısından ilginçtir.

Örgüt yönünden “Büyük Oda, Küçük Oda ve Has Odanın” Fatih tarafından kurulduğu anlaşılmaktadır.

Büyük Oda ve Küçük Oda kurumun hazırlık sınıfları niteliğinde sayılabilir. Buranın öğrencileri ya dış saraydaki hazırlık okullarından seçilir, ya da devşirmelerin en seçkinlerinin veya hükümdara hediye olarak verilen kölelerin doğrudan doğruya buraya kabul edildikleri de olurdu.

Öğrenciler burada vakitlerinin büyük kısmını okuma, yazma, Kur’an, ulumu diniyle, ilmihal gibi konuların öğrenimine harcarlardı. Askerlik ve el becerilerine de gerekli önem verilirdi.

Bu iki odadan başka üzerinde daha sonra durmayı yararlı gördüğümüz “Doğancılar, Seferli, Kiler ve Hazine odalarına” bağlı içoğlanlarının en seçkinlerinden otuz ikisinin oluşturduğu Has Oda ise kurumun bir tür son sınıfı sayılacak durumdaydı. Bu oda içoğlanı sayısının 1. Selim devrinde kırka yükseltildiği anlaşılmaktadır.

Has Oda içoğlanlarının başında “silahdar, rikabdar, çuhadar ve tülbent oğlanı” bulunurdu. Görevleri hükümdarın kişisel savaş araçları “silahdar”, giyimleri, “çuhadar”, atları “rikabdar”, kavuk ve sarıkları ile “tülbent oğlanın” ilgilenmesi gereken bu görevlerin saray iç örgütünde de önemli görev ve yetkileri vardı. Örneğin Silahdar ağa hem sarayın muhafız örgütünün hem de oğlanlarının baş yöneticisi durumundaydı.

1. Selimin Mısır’dan hilafet unvanı ile birlikte getirdiği kutsal emanetlerin bulunduğu binanın bakımı, düzen ve temizliği de onun hükümdarlığı sırasında has odaların görevleri arasına girmiştir. Bizzat hükümdarın kendisi de bu bakım ve temizlik işinde çalışırdı.

Has odalılar genellikle dış hizmetlere “beyler beyi” olarak veya “vezir unvanı ile atanırdı.


3. Meslek Okulları

Genellikle mesleki öğretimin öncelikle Seferli Odasına bağlı olarak yapıldığını ileri sürenler çoktur. Başlangıçta sefer sırasında hükümdarın çamaşır ve benzeri hizmetleri ile Enderun içoğlanlarının çamaşır ve temizliğine bu oda oğlanları bakardı. Daha sonraları burası “deri işleri dokuma tezhip, musikî, tahta işleri” gibi sanat ve becerilerin de öğretildiği bir meslekî eğitim merkezi durumuna gelmişti. Mehteri hümayun denilen Askerî Muzika Okulu ile Meşkhane denilen klasik musiki öğretimi de buraya bağlıydı. Bununla beraber öğretimi sadece Seferli Odasına bağlı olarak düşünmek de doğru olmayabilir. Çünkü “Doğancılar, Kiler, Hazine odalarının” içoğlanlarının da öncelikle meslek öğretimi ile uğraştığını düşünmek yanlış sayılmaz. Kiler Odası başta hükümdar olmak üzere bütün saray halkının günlük besinlerinin hazırlandığı bir yerdi. Burada günde “20000” kişiye yemek piştiği belirtilmektedir. Hizmetin nicelik yönünden kapsamının yanı başında nitelik ve çeşitlilik açısından gösterdiği özellikler üzerinde de durulmak gerekir. Dünyanın en zengin mutfakları arasında yer alacağı kuşku götürmeyen Türk mutfağının çeşitlilik ve lezzet açısından doruğuna eriştiği yer saray mutfağıydı. Bu yüzden orası en seçkin tabahat ustalarının yönetimi altında çalışan ve sürekli olarak yeni ustalar yetiştiren bir meslek okulu niteliğini taşıyordu.

Bundan başka sofra hizmetleri, çeşitli şerbetlerin, kuvvet macunlarının, hastalık ilâç ve merhemlerinin de yapımı ve korunması da Kilerli Odasının görevleri arasındaydı. Bunlara ek olarak hükârın özel içme suyunun bu amaç için yapılmış çeşmelerden özel gümüş damacanlara doldurulması, mühürlenmesi, muhafazası ve gereğinde öteki serinleticilerle ikramı da bu odanın güvenlilerine düşen bir işti. Bu yüzden bu oda içoğlanları aşçılıktan başka “şerbetçilik macunculuk, ilâç yapmak, sofracılık” gibi o zamana göre her birisi ayrı bir uzmanlık ve uğraşı sayılan işlerde ilgi ve yeteneklerine göre yetişmek olanağı bulurdu.

Doğancılar Odası görevlilerinin esas işi hünkârın av doğanlarının bakım ve yetiştirilmesi olarak görünmektedir. Fakat bunun yanı başında saray kuşlarının bakım ve üretimi, av ve avcılık işleri ile ilgili hizmetler de bu odaca yerine getirildi. Bu odaya ayrılan hizmetliler de bu işlerde yetki ve yeterlik kazanmak olanağı bulurdu.

Nihayet Hazine Odasının görevi sadece padişaha ait kişisel hazinenin içerdiği değerli varlıkların defterini tutmak, giriş ve çıkışlarını izlemekle kalmazdı. Buradaki değerlerin korunması, bakım ve tamirleri, yenilerinin yapımı gibi konuların da görev kapsamı içine girdiği ortadadır. Bu gibi becerileri öğrenmek ve yerine getirmek de Hazine içoğlanlarına düşen işlerdendi.

Bu nedenle Seferli odasının yanı başında “Doğancılar, Kiler ve Hazine” odalarını da bir çeşit mesleki öğretim merkezleri olarak görmek hata sayılmıyabilir.

Topkapı sarayındaki kurumun tüm aşamaları hakkında yerli ve yabancı tarihçilerin bir çoğu şu ortak genel görüşü benimsemiş görünmektedir:

Enderun Okulu saray dışındaki hazırlık okullarından başlıyarak sistemin doruğu sayılacak Has Odaya kadar eğitim programlarından “anlık, beden ve el becerilerinin” edinilip geliştirilmesine yaklaşık olarak eşit ölçüde yer veren, o zamana kadar ve ondan sonra sonra bile benzerine rastlanmayan etkili ve başarılı bir eğitim kurumudur. Bu konuda B. Miller Fatih Mehmed’in Saray Okulu adlı eserinde şunları belirtmektedir:

“Saray Okulunun, II. Murat döneminin Şehzade Okulu çekirdeğinden kudretli Osmanlı imparatorluğunun askeri ve mülki personelini yetiştiren bir akademi durumunda oluşup gelişmesi ve yaklaşık olarak üç buçuk yüzyıl aynı amaçları gerçekleştirmek için çalışması eğitim tarihinde çok yüksek düzeyde bir başarı olarak gösterilecek niteliktedir.

...... Örgüt ve disiplinle el becerilerine verilen önem öncelikle Türklere öz bir tutumun gereklerini yansıtmakla beraber dengeli bir insancıl bilimler ve beden eğitimi programına verilen önem dolayısı ile Eflatun’un Cumhuriyeti’nde önerdiği akademi eğitimine oldukça benzerlik göstermektedir.

Bu görüşü ileri süren Prof. Libier şunları da eklemektedir: örgüt ve programın belirli öğelerinin Cumhuriyet’den alınmış olduğuna inanılabilir. Özellikle eğitimin oldukça erken bir dönemde anlıksal ve sanat eğitimi olarak ikiye ayrılışı ve bunun hem saray dışındaki ve hem de içindeki kısımda sürdürülmesi, beden eğitiminin sistemli ve düzenli olarak bütün eğitim boyunca devamı, sesli ve aletli müzikle koro halindeki çalışmalara verilen özel önem öğrencilerin bireysel özellik ve niteliklerine göre eğitim öğretim yönünü seçmekte sahib oldukları özgürlük bunlar arasında gösterilebilir.”

Meslek okullarından sonuncusu olan Seferli Odasının 1. Ahmet tarafından 1603 yılında kurulduğu anlaşılmaktadır. Bununla beraber von Hamer Erivan seferi sırasında IV. Murat’ça kurulduğunu ileri sürmektedir.

Örgütü, programı ve amaçları açısından eğitim tarihimiz için son derece önemli olan bu kurumun her yönü ile yeterince incelenip araştırmaya değer olduğu kuşku götürmez. Dilimizde bu konuya dolaylı ve dolaysız yollardan değinen kaynaklar sınırlıdır, özellikle bunlarda orijinal belgelere dayanan araştırma niteliğindeki çalışmalar yeterince yoktur.
Yapılar

Topkapı manzumesi içinde Enderun okulu ile ilgili olan yapıların sayısı ve yerleştirilme düzeninin gelişimi ile ve baş gösteren tahriplere paralel olarak oldukça değişkenlik göstermiştir. Çeşitli noktalarda değinildiği gibi II. Mehmet’den IV. Murat’a kadar okula yeni odalar eklenmiş veya Doğancılar Odası gibi bazıları ise lağvedilmiştir. Bundan başka çeşitli tarihlerde sarayda baş gösteren önemli ve büyük yangınlar sonucu yapılardan bir kısmı yok olmuştur. Yananların yerine farklı yerlerde farklı yapılar eklenmemiştir. Bu yüzden kuruluşundan bu yana okulun bu açıdan çeşitli devirlerde geçirdiği değişkenlikler hakkındaki bilgiler çelişiktir.


Download 2,36 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   43




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish