b. Anlamca Kaynaşmış Birleşik Fiiller
Birleşik fiili oluşturan kelimelerden birinin veya tümünün anlam kaybetmesi ve kelimelerin anlamca kaynaşarak tamamen yeni ve farklı bir anlam kazanmaları sonucu oluşan birleşik fiillerdir.
Şu yollarla yapılır:
]Gerçek anlamında bir isim + gerçek anlamının dışında bir fiil
kendini kaybetmek, hoşuna gitmek, para yemek, şehit düşmek, değer biçmek, deniz tutmak, hasta düşmek, kural koymak, öğüt vermek...
]Gerçek anlamının dışında bir isim + gerçek anlamında bir fiil
gözünü korkutmak, bileğine güvenmek, ayağına gelmek...
]Tümü gerçek anlamının dışında
tası tarağı toplamak, deliye dönmek, baş kaldırmak, kalp kırmak, elvermek, varsaymak, öngörmek, başvurmak, vazgeçmek, kan ağlamak, kafa tutmak, göze girmek, abayı yakmak, feleğin çemberinden geçmek...
Bu birleşik fiillerin bir kısmını deyimleşmiş olduğu için burada deyimlerden bahsetmek yerinde olacaktır.
Deyim, en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan mecazlı sözlerdir. Kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına uğrar.
Bu sözlerle gönlümü almış mı oldun?
Kendi düşüncelerinde ayak diriyordu.
Korktuğu başına gelmiş, arabası bozulmuştu.
Her gördüğüne dudak büküyordu.
Senin yaptığın pire için yorgan yakmak.
İki genç adam boğaz boğaza geldi.
Olur olmaz konularla baş ağrıtmayı seversin.
Bu şekilde anlatırsanız aklı yatar.
Sonunda korktuğumuza uğradık, çocuk kayboldu.
Matematiği aklım almıyor.
Çocuk ağzı açık beni dinliyordu.
Öğrenciler, beni can kulağı ile dinliyordu.
Hiçbir işte dikiş tutturamamıştı.
Bizimkinin iyice çenesi düştü.
Göze girmek için her şeyi yapıyor.
İşin ağırlığın gözümüzü korkutmuştu.
Bu soruya kafa yormanı istemiştim.
Çocuk eli uzun biri, cüzdanımı almış.
Burası çok ayak altı, şurada duralım.
Deyimlerin özellikleri
a) Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, herhangi biri atılamaz, yerlerine başka kelimeler konulamaz.
Meselâ "yüzün ak olsun" yerine "yüzün beyaz olsun" denilemez,
"ocağına incir ağacı dikmek" yerine "ocağına çam ağacı dikmek" denilemez,
"ayıkla pirincin taşını" yerine "ayıkla bulgurun taşını" denilemez,
"dilinin altındaki baklayı çıkar" yerine "dilinin altındaki şekeri çıkar" denilemez,
"tüyleri diken diken ol-" yerine "kılları diken diken ol-" denemez.
Ama istisnalar yok değildir: “baş başa vermek” ve “kafa kafaya vermek” gibi.
Araya başka kelimeler girebilir:
“Başını derde sokmak” Başını son günlerde hep derde soktu.
b) Deyimler kısa ve özlü anlatımlardır. Az sözle çok şey anlatırlar:
“dili çözül-”, “dilinde tüy bit-”, “dilini yut-”
1. Ya kelime öbeği ve mastar şeklinde olurlar:
bulanık suda balık avla-, dikiş tutturama-,
can kulağı ile dinle-, köprüleri at-,
pire için yorgan yak-, pişmiş aşa su kat-,
kafayı ye-, aklı alma-,
akıntıya kürek çek-, ağzı kulaklarına var-,
bel bağla-, çenesi düş-,
göze gir-, dara düş-,
2. Ya da cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara yada öykücüklere dayanır.
Yorgan gitti, kavga bitti.
Dostlar alışverişte görsün,
Çoğu gitti azı kaldı,
Atı alan Üsküdar'ı geçti,
Tut kelin perçeminden,
Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı
Kızım sana söylüyorum, gelinim sen alın.
Ne şiş yansın ne kebap
c) Deyimlerin çoğunda kelimeler gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanmışlardır.
abayı yakmak, hapı yutmak, ne şiş yansın ne kebap...
Bazı deyimler ise kendi anlamlarından çıkmamışlardır:
Çoğu gitti azı kaldı, adet yerini bulsun, canı sağ olsun ..
Fiilimsiler
Fiil kök veya gövdelerinden yapım ekleriyle türetilerek isim, sıfat ve zarf olarak kullanılan kelimelerdir.
Bunlar artık fiil olarak kullanılma özelliğini kaybettikleri için fiil çekim eklerini (olumsuzluk eki hariç) alamazlar; isim çekim eklerini alabilirler, isim sıfat ve zarf (tümleci) olarak kullanılırlar; yancümlecik kurarlar.
Fiilimsiler üçe ayrılır:
İsim-fiiller, Sıfat-fiiller ve Zarf-fiiller
1. İsim-fiiller
Fiillerin adıdır.
Fiillere (basit, türemiş, birleşik) getirilen “-mE, -mEk, -İş” ekleriyle yapılır. Türetilen bu kelimelere mastar; türetmede kullanılan eklere mastar eki denir.
Bakmak, okumak, yazmak, konuşmak, derlemek, eleştirmek, araştırmak...;
Bakma, yüzme, seslenme, tamamlama, yarım bırakma, kovalama...;
Bakış, geliş, gidiş, serzeniş, sesleniş, tükeniş, kurtuluş, çıkış...
İsimlerin tüm özelliklerini gösterir, cümlede isim gibi kullanılır.
Kitap okumayı çok seviyorum. Nesne
Okumak en faydalı eylemdir. Özne
Sinirli olduğu gelişinden anlaşılıyor. Dolaylı tüml.
Olumsuzları mastar ekinden önce olumsuzluk eki getirilerek yapılır.
Okumamak, yazmama, seslenmeyiş...
Bu kelimeler tek başlarına (eksiz) kullanıldıklarında mastar eki vurguludur.
Okumak, yazma, danışma, sesleniş...
Eğer “-mE” ile yapılan isim-fiillerde bu ek vurgusuz, bundan önceki hece vurgulu okunursa yanlış anlaşılma olur: Olumsuz emir çekimi zannedilir.
Danışma fiilimsi danışma olumsuz emir
Kaynaşma fiilimsi kaynaşma olumsuz emir
Dikkat: “-me” eki olumsuzluk ekiyle karıştırılmasın.
Kimi isim-fiiller kalıcı nesne, yer, iş veya kavram adı olabilirler. Bu durumda artık isim-fiil olarak kullanılmazlar. Bunlar olumsuzluk eki de alamazlar.
Dondurma, danışma, kavurma, kızartma...;
Çakmak, yemek, ekmek...;
Alış veriş, gösteriş, direniş...
“-mE” ekiyle türeyen mastarlardan bazıları sıfat olarak kullanılabilir.
Süzme bal, asma köprü, yapma çiçek...
Do'stlaringiz bilan baham: |