KEDİ NEREDE
Efendi, bir gün pazardan üç parça et alıp gelmiş ve karısına:
Akşamüstü güzelce bir mantı yap, -deyip eti vermiş. Karısı, eti kavurup yemiş, akşam
Efendi’nin önüne etin geri kalanını koymuş.
-Mantı nerede? Diye sormuş Efendi.
-Eti kedi yedi, diye cevap vermiş karısı.
Efendi kediyi yakalayıp teraziye koymuş, tam üç nasır gelmiş, hanımına sormuş:
-Eğer bu kedi ise, et nerede, eğer bu et ise kedi nerede?
Aile olmanın temel şartı aile kurumunu oluşturan bireylerin kendi yetki ve sorumluluk
alanlarını bilmeleridir. Örnek olarak aldığımız her iki latifede de Efendi ailedeki bireylerin bu
özelliklerine dikkat çeker. Kadının erkeğe karşı tavır ve davranışları, aile içi ilişkideki ve ev
işlerindeki pozisyonları belirlenmiş ve latife vasıtasıyla aktarılmıştır.
Bireyin taşıması ve yaşaması gereken bir diğer önemli değer de ilim sahibi olmaktır.
Birey hangi statüde olursa olsun ilim ve edep sahibi olmalı aynı zamanda da buna değer
vermelidir. Aşağıya örnek olarak aldığımız latifede de Efendi, ilim sahibi olmanın önemini
vurgular
AKILLI ŞEHZADE
Padişah, oğlunu ilim ve edep öğrensin diye, Efendinin eğitimine vermiş. Aradan bir yıl
geçince, Efendi Padişahın huzuruna gelip:
-Bana verilen maaşla durumumuz önceki yıldan daha iyi oldu. Ama bir gün gelip
gazabınıza uğrarım diye korkuyorum. Şehzademizin akılları öyle ki o zatın terbiyesi Kemine’nin
elinden gelmeyeceğine benziyor. Demiş.
Padişah da bundan dolayı oğlunu bir başka öğretmene göndermiş. Aradan bir yıl
geçince, öğretmen Padişahın huzuruna gelip:
-Ey Padişahım, eğitimimiz bitti, şehzademizi imtihan edebilirsiniz, demiş.
Padişah bu durumdan memnun olup, öğretmene çeşitli hediyeler vermiş, şehzadeyi
imtihan etmeleri için ülkenin en büyük âlimlerini çağırtmış. Öğretmen toplantıya çok az söz ile
başlamış:
-Şehzademiz benim terbiyemde ilim ve kıvrak zekâ noktasında kemale erişti. İsterseniz,
şimdi sınayıp görünüz. Mesela, siz elinize bir nesneyi saklayıp sorun, şehzade onun ne olduğunu
yumruğunuzun duruşuna bakıp söylesin.
Efendi hemen parmağından yüzüğünü çıkarıp avcuna saklamış sonra da şehzadeye:
-Hadi, bu ne, bul? Kendi yuvarlak ortası delik, -demiş.
Şehzade Efendi’nin yumruğuna bakıp:
-Evet, buldum, o değirmen taşı! –demiş.
Efendi yüzüğünü parmağına takıp Padişaha saygıyla:
-Padişahım, başka anlayış ve kıvrak zekâ sahipleri şimdi bu şehri boşaltıp
şehrin
idaresini şehzadeye vererek kendilerine yeni yurt bulsunlar, demiş.
Dünyayı anlamlandırmaya çalışan insanın elindeki en büyük araç merak duygusudur.
Bilmeye ve anlamaya duyduğu bu açlık, pozitif ve insani bilimlerin temelini atmış ve birey
olarak var olma sürecine anlam kazandırmıştır. Bu bağlamda bilen insan değerliyken bilmeyen
insan değersizdir. İlme değer veren Özbek sahasında da bilime ve bilim insanlarına büyük önem
verilmekte bu da onların edebi yaratmalarına yansımaktadır. Örnek olarak aldığımız bu latifede
de Efendi bilmenin önemini yine hiciv yoluyla belirtmiş bilenin değeri karşısında bilmeyenin
değersizliğini vurgulamıştır.
Do'stlaringiz bilan baham: |