TAHİR’ÜL MEVLEVİ’NİN İSLAM TARİHÇİLİĞİ
ÖZET
Bu çalışma, Osmanlı Devleti’nin son yılları ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında yaşamış, şair, yazar, Mevlevî Dedesi, mutasavvıf, müderris/öğretmen, mesnevihan, devlet memuru, yayıncı, gazeteci, edebiyat ve islam tarihçisi Tahir’ül Mevlevi’nin yaşamı, yapıtları ve islam tarihçiliği konusunu ele almaktadır.
Anahtar Kelimeler: Tahir’ül Mevlevi, Mevlevilik, İslam Tarihçiliği
ABSTRACT
This study examines the issue of the Tahir'ül Mevlevi’s life, works and Islamic historiography. He has lived the last years of the Ottoman Empire and the Republic of Turkey in the early years. He was a poet, writer, Mevlevi Grandfather, sufi, professor / teacher, mesnevih, the civil servant, publisher, journalist, literary and Islamic historian.
Key words: Tahir’ül Mevlevi, Mevleviye, Islamic Historiography
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ
I. BÖLÜM
1.1. TAHİR’ÜL MEVLEVİ’NİN HAYATI
-
Ailesi
1.1.2. Eğitimi
1.1.3.Çalışmaları
-
TAHİR’ÜL MEVLEVİ’NİN ESERLERİ
1.2.1. Edebi Eserleri
1.2.2. İslam Tarihi İle İlgili Eserleri
II. BÖLÜM
2.1. İSLAM TARİHÇİLİĞİNE GENEL BAKIŞ
2.2. İSLAM TARİHÇİLERİ VE YAPITLARI
III. BÖLÜM
3.1. TAHİR’ÜL MEVLEVİ’NİN İSLAM TARİHÇİLİĞİ
3.2. TAHİR’ÜL MEVLEVİ’NİN İSLAM KÜLTÜR ve UYGARLIĞINA BAKIŞI
3.3. TAHİR’ÜL MEVLEVİ’NİN İSLAM TARİHÇİLİĞİNDEKİ YERİ
SONUÇ
KAYNAKÇA
EKLER
GİRİŞ
Çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Tahir’ül Mevlevi, ardında, dini, tarihi, edebi ve tasavvuf alanında çeşitli yapıtlar bırakmıştır. Yapıtları arasında, İslam tarihi ve Hz. Muhammed’in yaşamı ile ilgili olanlarla, edebiyat tarihi ve edebi metin şerhleri önemli bir yer tutmaktadır. Tasavvuf konulu yapıtları içerisinde Mevlevilikle ilgili olanlar çoğunluktadır.
Mevleviliğe bağlı bir aileden gelen Tahir’ül Mevlevi (Tahir Olgun), Yenikapı Mevlevihanesi’nde (Ek.1) 1896-1898 yıllarında girdiği çileden sonra Dede ünvanı almıştır. Bu tarihten sonra, kendi geçimini sağlamak düşüncesiyle dergahtan ayrılmış ve bir yayın evi kurmuştur. Daha sonra memuriyet ve öğretmenlik hayatına dönmüş; bir yandan da özel dersler almaya devam etmiş ve yazılar, şiirler yazmıştır. Mevlevilik hakkında yetkin bir kimse olarak kabul edilen Tahirü’l-Mevlevi, Mevlevilerin yolunun Hz. Peygamber’in sünnetine uymak olduğunu belirterek, Mevlevi tarikatının en belirgin özelliklerini, edebe büyük önem vermesi, gönül tokluğu, Allah’tan başka hiçbir varlıktan bir şey beklememek, makam mevki sahipleri önünde eğilmemek olarak belirtmiştir.
Tahir’ül Mevlevi, yetişkinlere ve okul dışındakilere, okullarda verilen eğitim dışında ya da yanında din eğitimi gereksiniminde ve isteğinde olanlara, yetişkinlerin dini bilgilerini arttırmak, dini anlayışlarını geliştirerek, yaşamın dinsel boyutunu yorumlamalarına yardımcı olmak amacıyla, Mevlevilik anlayışı doğrultusunda, İslam tarihçiliği çalışmalarında bulunmuştur.
Bu doğrultuda, önceki İslam tarihçilerinden ve Kur’an’dan yararlanarak, Tarih-i İslam Sahaifinden, Medaris-i İslamiyye Talebesine Tarih Hülasaları, Cengiz ve Hülagû Mezalimi, Hazreti Peygamber ve Zamanı, İnsanlığın Büyük Önderi Resul-i Azam Hz. Muhammed’in Hal Tercümesi (Siyer-i Peygamberi), Siyer-i Enbiya, Müslümanlıkta İbadet Tarihi, Müslümanlığın Medeniyete Hizmetleri, İslam Askerine, Kameri Aylara Dair Malumat, Osmanlı Devletinde İdam Edilen İki Şeyhülislam, Hallac-ı Mansur'a Dair ve Manzum Hikayeler gibi çeşitli yapıtlar kaleme almıştır.
Tahir’ül Mevlevi de, Mevlana gibi, dini anlatım ve doğru yolu göstermede, kıssa tekniğine önem vermiştir. Ona göre, kıssalar, mana tohumunun içinde dinlendiği ölçekler gibidir ve insanın kavrayışını zorlayan yüce ve soyut gerçekleri, dinleyenlerin anlayış ve kavrayış düzeyine indirgeme amacını taşımaktadır. Zeki ve nüktedan kişiliği de, bilgilerini bu yönde aktarmasında rol oynamıştır.
I. BÖLÜM
1.1. TAHİR’ÜL MEVLEVİ’NİN HAYATI
-
Ailesi
İstanbul’un Fatih ilçesi sınırları içinde bulunan ve eski bir semt olan Taşkasap’ta, Mehter Sokak 3 numaralı evde, 13 Eylül 1877 (5 Ramazan 1294) tarihinde dünyaya gelen El-Hac Mehmed Tahir’ül Mevlevi (Tahir Olgun), Osmanlı ile Cumhuriyet kuşakları arasında kültür köprüsü oluşturmuş güçlü bir kişilik olarak tanınmıştır.1
Tahir'ül Mevlevi'nin, Sultan Abdülaziz'in çerkez cariyelerinden olan Kafkasya doğumlu annesi Emine Emsal Hanım, Tahir'ül Mevlevi'nin sonraları bir süre yanında vekilharçlık görevinde bulunduğu Abdülaziz’in kızı Nazime Sultan’ın (1866-1947) dadısıydı.2 8 Haziran 1928 tarihinde yaşamını yitiren Emine Emsal Hanım’ın mezarı, Yenikapı mevlevihanesi Hamuşan mezarhğındadır.
Tahir'ül Mevlevi'nin babası Hacı Mustafa Saffet Bey, Hademe-i Hassa başçavuşlarındandı. Tahir'ül Mevlevi, henüz 13 yaşındayken, 1307 (1890) Şaban ayında babasını kaybetti.3 Tahir'ül Mevlevi'nin annesi Emine Emsal Hanım, daha sonra Nazime Sultan'ın kahvecibaşısı Mustafa Efendi ile evlenmiştir.4
Mustafa Saffet Bey'in babası Ahmed Efendi, ihtisab (belediye hizmetleri) katiplerindendi; onun babası da İstanbullu Hacı Mustafa Reşid Ağa idi.5 Tahir'ül Mevlevi'nin babası ve büyükbabaları, İstanbul’un Zeytinburnu semtinde bulunan Merkez Efendi mezarlığında, günümüzde mezar taşları kaldırıldığından yerleri belirsiz olmakla beraber, yan yana defnedildikleri bilinmektedir. Tahir'ül Mevlevi'nin babası Mustafa Saffet Bey'in anne tarafından dedesi Seyyid Hacı Mehmed Tahir Efendi (ö.1846) ise, Hattat Mahmud Celaleddin Efendi'nin öğrencisi ve Sultan Abdülmecid’in yazı hocasıydı.6
Tahir'ül Mevlevi'nin, Afife Gülistan Hanım (d.1305/1888) ve ölümüne "Rıhlet-i 'Aliye"7 adlı ağıtı yazdığı Fatma Aliye Hanım (1892-1908) adlarında iki kız kardeşi vardı. Fatma Aliye Hanım, Yenikapı Mevlevihanesi Hamuşan mezarlığındaki yazıttan anlaşıldığına göre, (1311/1894) yıllarında doğmuştur.
8 Haziran 1928 cuma günü, annesi Emine Emsal Hanım'ın yaşamını yitirmesi ve ardından da çocuğu gibi sevdiği, kardeşi Afife Gülistan Hanım'ın kızı Fatma Vediatullah'ın 3 Şubat 1929 tarihinde veremden yaşamını yitirmesi üzerine, Tahir'ül Mevlevi yapayalnız kaldı. Annesinin ölümünden sonra hizmetine bakan, yıllardır evlerinde kalan Kafiye Hanım da 1928 yılı Kasım ayında yaşamını yitirdi.8
-
Eğitimi
Tahir'ül Mevlevi (Mehmed Tahir - Tahir Olgun), ilk eğitimini evlerinin yakınında bulunan Hekimbaşı Ömer Efendi Mekteb-i İbtidai’sinde9 başladı. Bu okulda hocası olan Hafiz Hasan Efendi, aynı zamanda Hürrem Sultan Camii hatibi ve Topçu San Musa Mescidi imamıydı. Tahir'ül Mevlevi, bu zaman sürecinde, aile çevresinden de eğitimi konusunda yakın ilgi görüyordu. Babası Mustafa Saffet Bey'in, son devir mutasavvıf, âlim, şair, edip ve tasavvuf tarihçilerinden olan Hüseyin Vassaf Bey'e (1872-1929) yazdığı bir mektuptan da bu ilgi anlaşılmaktadır. Tahir'ül Mevlevi’nin büyükannesinin (olasılıkla Afife Şefika Hanım) de, son devir Osmanlı bilginlerinden olan Ahmed Şirani'ye (1879-1942) medreselerin daha verimli hale getirilmesi konusunda yazdığı bir mektuptan da, onun eğitiminde önemli katkısı olduğu anlaşılmaktadır.10
Tahir'ül Mevlevi, Gülhane Askeri Rüşdiyesi’nde okurken, 1307 Şaban ayında (Nisan 1890) babasını kaybedip, 13 yaşında öksüz kaldı. Onun bu yıllardaki aile durumu hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Tahir'ül Mevlevi, yazılarında, üvey babası Kahvecibaşı Mustafa Efendi’den hiç söz etmemektedir. Çocukluğundan beri Nazime Sultan'ın lütuf-didesi11 (lütuf görmüş) olduğu ifadesi dolayısıyla, onun aile dışından da koruma altında olduğu belirginlik kazanmaktadır.12
Gülhane Askeri Rüşdiyesi'nden mezun olan Tahir'ül Mevlevi, daha sonra Menşe-i Küttab-ı Askeri’ye girdi.13 Bu okuldaki iki yıllık eğitimini tamamladıktan sonra, 1 Haziran 1308 (13 Haziran 1892) tarihinde, çoğunlukla bu okul mezunlarının alındığı14 Bab-ı Seraskeri'de, 15 yaşındayken, 80 kuruş maaşla ilk memuriyetine başladı. Burada, Piyade Dairesi 3. Şube Jurnal Kısmı Mülazımlığı görevinde bulunuyordu.15 Tahir'ül Mevlevi, o zamanlar jurnal kısmı mümeyyizi (yazıları beyaz kağıda temize çeken kimse) olan ünlü hattat Yahya Hilmi Efendi’nin16 (ölm. 17 Şevval 1325 - 23 Ekim 1907), kendisini sevdiğini ve kendisinin de ona karşı memurluk değil evladlık hissi'17 ile bağlandığını ifade eder. Tahir'ül Mevlevi’nin ardında bıraktığı evrakı arasından çıkan memuriyet sicilinden, bu görevdeki maaşının, 31 Haziran 1310 (12 Temmuz 1894) tarihinde 60 kuruş zamla 140 kuruşa çıkarıldığı bilgisini edinmekteyiz.
Tahir'ül Mevlevi, Bab-ı Seraskeri'deki görevini sürdürürken, aynı zamanda Fatih Camii baş imamı Filibeli Mehmed Rasim Efendi18 (1862-1937) ile Galata Mevlevihanesi (Ek.2) Şeyhi Mehmed Esad Dede'nin19 (1757–1911) derslerine de devam etmekteydi.20 Tahir'ül Mevlevi, bir mektubunda, onlarla geçirdiği günleri aktarır.21
Tahir'ül Mevlevi, önceleri Bayezid Camii’ndeki Farsça fikir alışverişini izlerken, aynı zamanda, ara sıra Es'ad Dede'nin dersine devam ediyordu. Esad Dede ile asıl derse, 1309 (1892) yılı Ramazan ayında, ona, kendisinin XIV.yüzyılda yaşamış olan İranlı şair Hafız-ı Şirazi’den şiir şeklinde çevirdiği bir gazelini gösterdikten sonra başladı.22 Bu konuya değindiği mektuptan, Es'ad Dede'nin derslerini bu şekilde üç-dört yıl izlediği, sonraları Esad Dede’nin Tahir'ül Mevlevi’yi kari-i Mesnevi (Mesnevi’yi kurallarına göre okuyan kimse) olarak atadığı anlaşılıyor.
1310 (1893) yılı sonlarında Es'ad Dede'den icazetname (onay belgesi) alan Tahir'ül Mevlevi’ye, bunun uğurlu olması için, Şemseddin (Din'in güneşi) lakabı verilmişti.23 Ailesinden gelen Mevleviliğe bağlılık, anne ve babasının saray görgüsü almış olması, kendinde bulunan yetenekleriyle birleşerek, onu tam bir İstanbul efendisi, nazik, temiz ahlaklı, mükemmel bir insan haline getirmişti.24
-
Çalışmaları
Ailesinin de desteğiyle eğitimini tamamlayan ve 16 yaşında mesnevi onay belgesini alan Tahir'ül Mevlevi, öğrenimini yaşamı boyunca sürdürürken, bir yandan da öğrendiklerini aktarma çalışmalarına başlar. Onun ilk çalışmaları şiir alanındaydı.
Şiir Çalışmaları:
Tahir'ül Mevlevi’nin şiire başlama zamanı ve şekli bilinmemektedir. Henüz çocukken, babasının kendisine İranlı şair, mutasavvıf, hekim ve eczacı Feridüddin-i Attar’ın Pend-i Attar25 mukaddimesinden birkaç beyit ezberletmesi, ilk karşılaştığı şiirsel yapıtlar olarak bilinmektedir.26 Tahir'ül Mevlevi, 16 yaşındayken, Hafız'ın gazellerinden bir kısmını, manzum olarak çevirmeyi denedi.27
Önceleri kendi kendine şiir yazmayı deneyen Tahir'ül Mevlevi, Selanikli Mevlevi şeyhi, mevlevihan Mehmet Esad Dede'nin (1843-1911) derslerine başladıktan sonra, şair olmamakla birlikte, şiirden iyi anlayan bu kişiden çok yararlandı. Yolda, medresede, evde, hocasıyla birlikte olduğu her an, sürekli olarak Divanı Hafız ve Mesnevi dersleri ile divan edebiyatının inceliklerine hakim olmaya başladı. Farsçayı ilerlettikten sonra, hac yolculuğu sırasında, en iyi Fars şairlerinden ve son önemli sufi şairlerinden biri olan Nureddin Abdurrahman Cami'nin bir gazeline yazdığı Farsça bir nazire ile de hocasının da beğenisini kazanmıştı. Tahir'ül Mevlevi, yine bu süreçte, yatkınlıkla doğaçlama olarak şiir söylemeye de başlamıştı.28 O, 1894 yılında henüz 17 yaşındayken, ilk şiirini yayınlamayı denedi.
Mevlevilik Çalışmaları:
Tahir'ül Mevlevi’nin ailesi, Mevlevilikle yakın ilişkideydi. Onun aktardığına göre, büyük dedesi Hattat Mehmed Tahir Efendi bir Mevlevi dervişi; onun kızı Afife Şefika Hanım, Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi Osman Salahaddin Efendi'nin (1819-1887) süt kardeşi; babası Mustafa Saffet Bey'in amcası Mehmed Efendi ise, Mevlevi sikkesini (külahını) sürekli başında taşıyan bir kişiymiş.29 Tahir'ül Mevlevi’nin Mevleviliğe bağlanmasında, bu ailevi bağlar yanı sıra, Mevlana ve Mevleviliğe30 yakınlık duyması da önemli olmuştur.
Tahir'ül Mevlevi, Aralık 1894 tarihinde, Mevlevi şeyhi Mehmet Esad Dede aracılığı ile, Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi Şeyh Osman Salahaddin Dedezade’nin oğlu Şeyh Ebul-Burhan Mehmed Celaleddin Dede Efendi'ye31 (1848-1907) bağlandı.
Mevleviliğe bağlanan Tahir'ül Mevlevi, bunun ardından, Mevlevi şeyhi Mehmet Esad Dede ile birlikte Mısır'ın Tevfik-i Rabbani vapuruyla hac yolculuğuna çıkar. Mısır’ın İskenderiye, Kahire kentleri, Süveyş ve Kızıldeniz kıyısındaki Yanbu yoluyla Medine'ye, Ramazan ayının başında da (Şubat 1885) Mekke'ye vardılar. Tahir'ül Mevlevi, bu yolculuğu sırasında, yolları üzerinde bulunan dergah, türbe ve benzeri yerleri ziyaret olanağını da bulmuş; Es'ad Dede'nin yönlendirmesiyle Kahire, Medine ve Mekke kentlerinde Şeyh Ahmed Denderavi, İmadullah el-Hindi, Mekke Süleymaniye medresesi hocalarından ve İdrisi şeyhlerinden Şeyh İsmail Nevvab, Ahmed el-İdris Hz. halifeliğinden İbrahim er-Reşid ve Mekke şeyhü'l meşayihi (şeyhlerin başı) Ahmed er-Rufai gibi kişilerin sohbetlerinden yararlanmıştı.32 Ahmed er-Rufa'i, Tahir'ül-Mevlevi’ye uğur getirsin diye Kadiri ve Rufa'i tarikatlarından birer de onay belgesi vermişti.33 Tahir'ül Mevlevi, Hac görevini yerine getirdikten sonra, İstanbul'a döndü. Esad Dede ise, Harem-i Şerif’te okutmaya başladığı Mesnevi derslerini sürdürmek için bir süre daha orada kaldı.
O sırada, sonradan dede ve Üsküdar Mevlevihanesi şeyhi olan, Şeyh Ataullah Efendi-zade Ahmed Remzi Efendi34 de dergahda konuk olarak bulunuyordu. Birbiriyle iyi anlaşan bu iki genç şair, eski tarzda karşılıklı şiir söylüyorlar ve bu konuda Şeyh Celaleddin Efendi'den de destek görüyorlardı.35 Hatta Tahir'ül Mevlevi’nin Hz. Mevlana'ya övgü konulu bir kasidesinin, Ahmed Remzi Efendi tarafından tahmisi (beşleme)36 de 16 Ocak 1896 tarihli Mekteb dergisinde yayınlanmıştı.
Tahir'ül Mevlevi, hacdan döndükten sonra Yenikapı Mevlevihanesi semazenbaşı Karamanlı Halid Dede'den sema çıkardı ve sonraları devrinin en iyi semazenleri arasında yer aldı.37 O, Divan-ı Tahir'ül Mevlevi'nin başındaki özgeçmişe göre, 13 Ocak 1896’da38 Bab-ı Seraskeri'deki görevinden ayrılarak, 17 Ocak 1896 tarihinde Yenikapı Mevlevihanesi’nde çileye girdi. Yakın zamanlarda yaşayan en önemli tasavvuf tarihi araştırmacılarından birisi olan Hüseyin Vassaf Bey (1872-1929), onun çileye giriş tarihini 12 Şaban 1313 (28 Ocak 1896) olarak göstermektedir.39
Aynı zamanda Kadiri ve Rufa'i tarikatlarından da iki onay belgesine sahip olan Tahir'ül Mevlevi, çile sırasında, dergahta yükümlü olduğu görevinin yanı sıra, bilimsel ve edebiyatla ilgili etkinliklerde de bulunuyordu. Yenikapı Mevlevihanesi neyzen başı Cemal Efendi'nin (1860 – 1899) ölümünden sonra, Şeyh Celaleddin Efendi'nin kari'-i Mesnevi’liğini (Mesnevi okuyan) ve bazen katipliğini yaparken; pazartesi günleri dergahta Tunuslu Şeyh Mustafa Efendi tarafından anlatılan Futuhat-ı Mekkiye derslerine de katılıyordu. Çile alemini ve o alemdeki duygulanmalarını kaydettiği bir defterin yanmış olması nedeniyle, onun bu yılları hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır.40 Tahir'ül Mevlevi’nin çileye girdiği ilk aylarda Şah Abdurrahman'ın Kur'an ve Magz-ı Kur’an (Kuran’ın Özü) adlı yapıtını çevirmeye başladığı bilinmektedir. Tahir'ül Mevlevi’nin o yıllara ait ürünleri arasında, Mirat-i Hazret-i Mevlana adlı yapıtında yayınladığı Hilye-i Hazret-i Mevlana ile aşığa ve dervişe uygun biçimde olan pek çok gazel de bulunmaktadır.41
Çile süresi, 1001 gün üzerinden hesaplandığında, 1898 yılı Ekim ayı içinde biten Tahir'ül Mevlevi, o sırada 22 yaşını henüz doldurmak üzere idi. Çileden sonra, alışılageldiği gibi, Konya'ya, Hazret-i Mevlana'yı ziyarete gitti. Bir süre Konya'da kaldıktan sonra, yeniden İstanbul'a dönerek, Yenikapı Mevlevihanesi’ndeki hücresine çekildi.
Kütüphanecilik Çalışmaları:
Tahir'ül Mevlevi, dergahta hücre nişin (hücrede oturan)42 olmaktansa, kendi geçimini kendi sağlamayı seçti ve yayın yapmak üzere bir sahaf dükkanı açmaya karar verdi. Çile çıkardıktan 5-6 ay sonra, şeyhi Mehmed Celaleddin Efendi'den aldığı izinle, önceden biriktirdiği ve daha sonra Hicaz ve Kahire'den getirdiği kitaplarla43 Beyazıt semtinde tramvay yolundaki 34 numaralı44 dükkanda, bazı Mevlevi büyüklerinin unutulmuş yapıtlarını yeniden ortaya çıkarma amacıyla Tahir Dede Kütüphanesi’ni açtı.45
İlk olarak, Maarif Nezaret-i Celilesi'nin 15 Haziran 1899 tarihli izniyle Hilye-i Hazret-i Mevlana ile bazı tasavvuf şiirlerini kapsayan Mir'at-i Hazret-i Mevlana'yı çıkaran Tahir'ül Mevlevi, ardından 18 Temmuz 1899 tarihli bir diğer bir izinle Nayi Osman Dedezade Sırri Abdülbaki Dede'nin46 (ö.1751) Miraciye'sini (Hz. Muhammed'in göğe yükselişini konu alan edebi yapıt) Manzume-i Mi'rac adı ile yayınladı. Bu arada, bazı nedenlerden ötürü, Tahir Dede Kütüphanesi, Bab-ı Ali caddesinde, daha önce Mir'at-i Hazret-i Mevlana’nın basıldığı Medresetü'l Hattatin’in47 karşısındaki 57 numaralı Cemal Efendi Matbaası’nın yanına taşındı.48 Burada, kütüphanenin üçüncü kitabı olarak, mukaddimesinde (önsöz) her hafta 16 sayfalık bir forması yayınlanmak üzere yaklaşık 100 forma halinde çıkacağı bildirilen, Rüsumat Emanet-i Celilesi muhasebe kalemi katiplerinden olan Vasıf Efendi'nin düzenlediği Mecmua-ı Medayih-i Hazret-i Mevlana’nın yayınına başlandı. Tahir'ül Mevlevi, aynı yıl içinde, kendi yayın dizisi dışında, Cevri İbrahim Çelebi'nin49 (ö.1655) Hilye-i Çar-yar-ı Güzin'ini bir önsöz ekleyerek yayınladı.
Tahir'ül Mevlevi, Tahir Dede Kütüphanesi yayınının yanı sıra, bir de bağımsız haftalık gazete çıkarmak için başvuruda bulundu. Bu başvurusu reddedilince, o günlerde yayınına ara veren Resimli Gazete'yi, sahibi Karabet'e her hafta 200 kuruş verme koşuluyla, kendisi çıkartmak üzere anlaştı.50 Yayınına yeniden başlanacağı duyurulan Resimli Gazete'nin çıkacağı, bir hafta önceden, 26 Ekim 1899 tarihli bir bildiriyle duyurulmuştu.51
"Padişah-ı 'avatıf-güster" ibaresindeki avatıf'ın (ihsanlar) avaif şeklinde dizilmesi gibi bazı baskı hatalarıyla çıkan bu ilk sayısının kapağına bir de Mevlevi sikkesi (külahı) resmi konulmuştu.52 28 Ekim 1899 günü çıkan gazetelerin İrade-i Seniye (Padişahın Buyruğu) sütunlarındaki ilanlar, Resimli Gazete'nin yayınına ara verildiğini duyuruyordu.53
Sonradan anlaşıldığına göre, gazete, Malumat gazetesi sahibi Baba Tahir ile Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi Nazif Sururi tarafından, Tahir'ül Mevlevi'nin "İttihad-ı Mevleviye Komitesi" oluşturma amacıyla gazete çıkardığına dair verilen bir bildirim sonucunda kapatılmış.54 O dönemde veliaht bulunan Mehmed Reşad'ın da Mevlevi dostu olması dolayısıyla, veliaht yanlısı propaganda yapmakla da suçlanan Tahir'ül Mevlevi, Celaleddin Efendi'nin de kefil olmasıyla tutuklanmaktan kurtuldu.55 Bu arada, Mecmua-i Medayih-i Hazret-i Mevlana 'nın izin belgesi elinden alınarak, henüz yedi formasını çıkarabildiği bu yapıtın yayını da engellenmişti. Tahir'ül Mevlevi, gazetesi kapatıldıktan sonra sürekli göz altında bulundurulmaktan sıkılarak, yayıncılık işini sürdüremeyeceğini düşünüp, işyerini kapatmak zorunda kaldı.
Türk edebiyat tarihçisi ve yazar Saadeddin Nüzhet Ergun (1901-1960), Türkiye Cumhuriyeti'nin 2. Diyanet İşleri Başkanı profesör Mehmed Şerefeddin Yaltkaya'nın (1879-1947) kardeşi Hafız Kemal’den (ö. 17 Nisan 1943) söz ederken56, onun bir süre Bab-ı Ali'de Tahir'ül Mevlevi ile birlikte kitapçılık yaptığını ve daha sonra Nazime Sultan'ın Ortaköy'deki yalısına imam olarak gittiğini ifade eder. Tahir'ül Mevlevi de, işyerini kapatmasının ardından, Sultan Abdülaziz'in kızı Nâzime Sultan'ın vekilharçlık davetini kabul ederek, sultan dairesinde göreve başladı.57
Divan-ı Tahir'ül Mevlevi'nin başındaki Terceme-i hal’den (biyografi), sultanın hizmetinde de okuma-yazma ile uğraştığı anlaşılır. Burada kendisine "Dede Efendi" diye hitab edilen Tahir'ül Mevlevi, önceleri kitapçılıkta olduğu gibi Mevlevi giysileriyle işine devam ettiyse de, daha sonra uygun olmayacağını düşünerek, yeniden sivil giysiler giymişti.58 Tahir'ül Mevlevi'nin vekilharçlık yaptığı bu dört yıl içinde, basınla ilgisi kesilmekle birlikte, bazı dostlarının ısrarıyla, 1900 yılında Divançe-i Tahir 'i yayınladı.
Orman ve Ziraat Nezareti’ndeki Çalışmaları:
Tahir'ül Mevlevi, Nazime Sultan'ın hizmetinden ayrıldıktan sonra, Orman ve Ziraat Nezareti'nde açılan bir sınavı kazanarak 19 Kasım 1319 tarihinde, 370 kuruş maaşla59 defter-i kebir kalemine yazman olarak atandı. Aynı yıl İstanbul’un Fatih ilçesi Koska semtinde bulunan Burhan-ı Terakki ve Rehnüma-yı Füyuzat adındaki özel okullarda60 Farsça ve İslam tarihi okutmaya başladı.61 Tahir'ül Mevlevi, 1907 yılında Rehnüma-yı Füyuzat okulu toplu yapıtlarının ilk kitabı olarak, çocuklar için hazırladığı Farsça gramer kitabını Destavizi Farisi Hanan adı altında yayınladı. Ziraat Nezareti'ndeki görevinde 1 Ocak 1322 tarihinde 430 kuruş maaşla muamelat-ı nakdiye (nakit işlemler) yardımcılığına, oradan da 600 kuruş maaşla Hicaz ve Taşra Masası yazmanlığına atandı (29 Ekim 1907).
Tahir'ül Mevlevi'nin dede olduktan sonra 1908'e dek geçen sürede Yenikapı Mevlevihanesi ile ilişkisinin ne şekilde sürdüğüne dair bir kayda rastlanmamıştır. Yenikapı Mevlevihanesi, 21 Kasım 1906 tarihinde bir yangın geçirmiş, bundan 1,5 yıl sonra da Şeyh Celaleddin Efendi yaşamını yitirmişti (13 Mayıs 1908). Tahir'ül Mevlevi, şeyhinin ölümü üzerine Şeyh Celaleddin Efendi Merhum adlı kitapçığını yayınladı. Onun bu yıllarda şiddetli bir özgürlük taraftarı olduğu görülmektedir. Aynı kitapçıkta keyfi idare sistemine ağır bir dille çatmakta ve mevlevihane yangınından, emri altındakilere söz ve özgürlük hakkı tanımayanları sorumlu tutmaktadır.
Meşrutiyet’in 23 Temmuz 1908 tarihindeki ilanıyla, birkaç arkadaşının ısrarlarıyla, yayın dünyasında görülen harekete Tahir'ül Mevlevi de katıldı. Aralarında kurdukları bir şirketten sağladıkları gelirle Rehher-i Vatan adını verdikleri gazetenin ilk sayısını çıkardılar. Bu gazetenin baskısı, deneyimsizlikten kaynaklanan dizgi hataları yüzünden yarıda kesildi.62 Tahir'ül Mevlevi'nin 1912 yılında Yeni Osmanlı Matbaası’nda yayınladığı Teşebbüs-i Şahsi adlı romanında, bu gazetecilik serüvenini konu edinmiştir.
Rehber-i Vatan gazetesinin ortaklarından ve Rehnuma-yı Füyuzat okulu öğretmenlerinden olan Midhat Rebii, Tahir'ül-Mevlevi'ye, Rehber-i Vatan gazetesinin kapanmasından hemen sonra, kurduğu mizahi Nekregu gazetesinin başyazarlığını önerdi.63 Tahir'ül Mevlevi de, Nekregu'nun ilk sayısından itibaren 'Tahir Saffet" imzasıyla kaleme aldığı mizahi yazılarında keyfi idare sistemini, hafiye örgütünü, Nazif Sururi ve Malumatçı (Baba) Tahir'i alay yoluyla yermeye başladı. Nekregu gazetesindeki yazılarında, İttihad ve Terakki Cemiyeyeti’nden övgü ile söz eden parçalar dikkat çeker. Tahir'ül Mevlevi, daha İstanbul'da İttihad ve Terakki'nin şubesi kurulmadan bu örgüte girmiş, bilinmeyen bir nedenle, yönetime karşı yapılmış büyük bir ayaklanma olan 31 Mart Olayları’nın hemen öncesinde, 1909 yılı Mart ayı içinde cemiyetten ayrılmıştı.64 Kısa bir süre sonra kapanan Nekregu gazetesinin yerine, yine Midhat Rebii tarafından kurulan, Nekregu ile Pişekar adlı mizahi gazeteye de yazı yazmayı sürdürdü.
Meşrutiyet’in ilanının ardından halk eğitimi için kurulan Cemiyet–i İlmiye-i İslamiye'nin haftada bir yayınladığı Beyanülhak dergisinin 28 Aralık 1908 tarihinde çıkarılan 13. sayısından itibaren bazı şiirlerini ve o zamana dek İslam tarihi hakkında yapmış olduğu çalışmalarını "Tarih-i İslam Sahaifinden" başyazısı altında yayınlamaya başladı.
Mesnevihanlık verilecek kişilerin, sınav sonucunda yetenekli oldukları anlaşılınca, Vakıflara önerilmesi anlamında bir Mevlevilik terimi olan A'ref bi'l-Mesnevi’lik ciheti, III. Selim tarafından Şeyh Galib'e ve onun ölümünden sonra da bu konuda en yetenekli olana aktarılmak üzere verilmişti. Daha sonra unutulan bu makamın kaydı, Üsküdar mevlevihanesi şeyhi Ahmed Remzi Efendi tarafından vakıflarda bulunarak, Galata Mevlevihanesi Şeyhi Ahmed Celaleddin Efendi'ye yöneltilmişti.65 Ahmed Celaleddin Efendi de, Kasımpaşa mevlevihanesi mesnevihanı Mehmed Es'ad Dede'nin 9 Ağustos 1911 tarihinde ölümünden sonra, onun yerine Tahir'ül Mevlevi'nin getirilmesine hakkında ilk ve son olarak bir atama belgesi yazmıştır. Ancak, kendisini yıllar boyu örnek aldığı, bazı mevleviler tarafından kutub sayılan66 Mehmed Esad Dede’nin yerine geçmekten çekindiği düşünülen Tahir'ül Mevlevi, çok işi olduğunu öne sürerek bu görevden affedilmesini istemiştir.
Tahir'ül Mevlevi'nin 1904 yılında girdiği Burhan-ı Terakki okulu, 1908’de kapatılmıştı.67 Rehnüma-yı Füyuzat adlı özel okuldaki derslerinin hangi tarihe dek sürdüğü bilinmemektedir. 14 Aralık 1909 tarihinde ise, “şefkat yurdu” anlamına gelen Darüşşafaka’nın ilk adı olan Darüşşafakat'ül İslamiye'nin edebiyat ve yazım kuralları derslerine atanmıştı.68 Uzun yıllar sürecek olan hocalığının yanı sıra, 1914 yılında kurulan Osmanlı medrese geleneğinin son halkası olan Darü1hi1afeti'1-Aliye medreselerine Mehmed Akif’in önerisiyle ve Şeyhülislam Hayri Efendi tarafından müderris olarak atandı.69 Darülhilafe medreselerinde "Te'ali-i kısm-ı evvel" üçüncü sınıflarının 1-4. şubelerinde "Tarih-i enbiya ve İslam" derslerinin 1915-1916 yıllarında kendisine ait olduğunu kesin olarak bilinmektedir.70
Tahir'ül Mevlevi, 24 ekim 1915 tarihinde, 1000 kuruş maaşla terfi ettiği Maadin Me'muriyet-i Umumiyesi (Madenler Genel Müdürlüğü) birinci sınıf katipliğinden, 2 Kasım 1918 tarihinde 1500 kuruş maaşla Madenler Müdürlüğü madenler masası baş katipliğine getirildi. Aynı görevdeki maaşı, 22 Nisan 1918 tarihinde 1600 kuruşa yükseltildi.
O yıllarda, Namık Kemalzade Ali Ekrem Bey'in (Bolayır) başkanlığında kurulan "Tedkikat-ı Lisaniye Heyeti"71 bünyesinde çalışmalarını sürdüren Lugat Encümeni’nden Ahmed Rasim'in istifa etmesi üzerine, onun yerine Maarif Nezareti tarafından 30 Mart 1918 tarihinde Tahir'ül Mevlevi getirilmişti. Tahir'ül Mevlevi, Matbuat Alemindeki Hayatım adlı yapıtında, üyelerin yetersizliği dolayısıyla komisyonun bir iş yapamayacağını düşünerek, oradaki görevinden çekildi.72
Tahir'ül Mevlevi, 10 Haziran 1918 tarihinde çıkan büyük Fatih yangınında, Taşkasap'taki evi ile birlikte, kitaplığı ve yazılmış yapıtları da yanmış; bir süre Beşiktaş'ta kiraladığı bir evde oturduktan sonra, yanan yere küçük bir ev yaptırıp, oraya taşınmıştı. Ev yaptırma işleriyle uğraşırken, Nekregu ile Pişekar dergisinin sahibi Midhat Rebii aracılığıyla, Trabzon'da çıkan İkbal gazetesi sahibi Osman Nuri Bey ile tanışarak, istek üzerine elinde hazır bulunan Futuhat-ı İslamiye, Efgan Emiri Abdurrahman Han, Hind İhtilali gibi bazı çeviri yapıtlarının yayın hakkını İkbal gazetesine sattı.73 Böylece, bu tarihten itibaren, yukarıdaki yapıtların Trabzon'da yayınlanmasına, yazı dizisi halinde başlanıyordu.
Tahir'ül Mevlevi, 22 Eylül 1919 tarihinde, 2250 kuruş maaşla, 4 Haziran 1919 tarihli bir kararname ile Maliye Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Tevhid-i Mubayehat Komisyonu’na (Satın alma Komisyonu) girmişti. Komisyonun ortadan kaldırılması üzerine, 26 Nisan 1920'de, tüm memurlar gibi kendisi de açıkta kaldı. Ancak, Orman ve Ziraat Bakanlığı’na başvurusu üzerine, 28 Nisan 1920 tarihinde, 2000 kuruş maaşla Ekonomi Kurulu başkatipliğine getirildi.74
1919 yılında, süregelen İbtida-yı Dahil medreselerindeki derslerinin yanı sıra, Eylül 1919 tarihinde 600 kuruş maaşla Medresetü'l-kuzat'a (Kadılar Medresesi) kitabet-i resmiye mualimi (resmi yazışma usulü dersi hocası) olarak atandı. Bu okuldaki dersleri, okulun Mayıs 1924 tarihinde kapanmasına dek sürdü.75
Tahir'ül Mevlevi, 1919 yılında İbtida-yı Dahil medresesi umum müdürlüğüne getirilen İskilibli Mehmed Atıf Efendi’nin, kendi kurduğu Cemiyet-i Müderrisin'e üye olması için yaptığı teklifi, siyasi bir topluluğa girmemeye kararlı olduğu ve ayrıca kendisinin müderris olmadığı gerekçesiyle reddetmişti. Ancak, kurumun adı Teali-i İslam'a76 çevrilerek, dinsel ve bilimsel bir topluluk halini aldıktan sonra, kendisine sunulan ikinci bir öneriyi kabul ederek, bu topluluğa girdi.77
Hükümetin Ağustos 1922 tarihinde aldığı bir kararla, şeyhlik makamı tarafından cemiyetin haberi olmaksızın Teali-i İslam Cemiyeti adına bir bildirge bastırılmıştı. Bildirgenin amacı, bilimsel bir topluluğun aracılığıyla, halkın fikrini Kuvayı Milliye aleyhine çevirmeyi hedefliyordu. Tahir'ül Mevlevi, bunu öğrendiğinde, Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ile sorunu tartışmış ve topluluğun bu bildirgeyi kesinlikle mühürleyemeyeceği düşüncesini savunmuştu. Daha sonra sorunun cemiyet içinde oylamaya sunulması sırasında çıkan tartışmalarda, bu bildirinin aleyhinde şiddetli konuşmalarda bulunarak, İskilibli Atıf Efendi ile birlikte onaylanmasına engel oldular.78 Bildirgenin reddinden bir gün sonra, Tahir'ül Mevlevi’nin Ziraat Bakanlığı’ndaki görevine resmi bir belge ile son veriliyordu.
Ancak, bu olaydan birkaç gün sonra, Tahir'ül Mevlevi’nin başvurusu üzerine, Bakanlık Alt Kurulu’nun 26 Eylül 1908 tarihli cevaz-ı istihdam kararı (görülen idari gereklilik ve zorunluluk üzerine, görevinden uzaklaştırılan memurun yeniden memuriyete alınabilmesi için, görevinden uzaklaştıran daire tarafından verilmesi gereken karar) ile yeniden görevinin başına döndü.79
Tahir'ül Mevlevi, 26 Eylül 1920 tarihinde, Alî Satış Komisyonu başkatipliğine getirildi; 24 Ekim 1920’de ise maaşı 7500 kuruşa çıkarıldı. Ticaret ve Ziraat Bakanlığı’nda açıkta bulunan sicil mümeyyizliğine atanma teklifi kabul edilerek, kendisine bir resmi belge verilmişti. Daha sonra, memuriyet sicilindeki bir kayıttan anlaşıldığı gibi, 28 Şubat 1923'te bir miktar işsizlik maaşı bağlanarak, sicil mümeyyizliği görevinden alındı. Böylece, Tahir'ül Mevlevi’nin müderrislik dışındaki memurluk yaşamı sona ermiş oluyordu.80 Bir yıl kadar sonra, Isparta'da bir memuriyete atanmasını kabul etmemesi üzerine, işsizlik maaşı da kesildi.
Fatih Camii Mesnevihanlığı ve Mahfil Dergisi Çalışmaları:
Tahir'ül Mevlevi, Temmuz 1920 tarihinden itibaren, Mahfil dergisini yayınlamaya başladı. Matbuat Alemindeki Hayatım adlı yapıtında, derginin kuruluşunu anlatır. 1919 mali yılı sonlarında, önceleri ayda bir, sonradan haftada iki kez çıkmak üzere, Mahfil 'in yayın hakkı alınmıştı; fakat, yönetim yeri bulunamadığı için, bir süre derginin yayını ertelendi. Teali- İslam Cemiyeti’nin Şehzadebaşı'nda bulunan merkezinin bir süreliğine Mahfil bürosu olabileceğini düşünen Tahir'ül Mevlevi, önerisinin cemiyet tarafından kabul edilmesi üzerine, ilk sayıyı hazırlayıp, metal baskı levhalarını sansüre gönderdiğinde, izin belgesi tarihinin üç ayı geçmesi nedeniyle, derginin çıkmasına izin verilmedi. Tahir'ül Mevlevi, bazı dostlarının yardımıyla, 14 Temmuz 1920 tarihinde aldığı yeni bir izin belgesiyle, 29 Temmuz 1920 tarihinde81 Mahfil 'in ilk sayısını çıkarttı.82 Mahfil Dergisi’nde, ilk sayılarından itibaren, hemen hemen tümüyle dini, edebi ve felsefi konulara ağırlık verilmiştir.
Tahir’ül Mevlevi’nin MAHFİL’de Yayınlanan Makaleleri (1920-1926)83
|
Makale adı
|
Yıl
|
Cilt
|
Sayı
|
Sayfa
|
Abdullah b. Cahş
|
1340/1922
|
II
|
24
|
224-226
|
Abdullah ibn Sebe
|
1342/1924
|
IV
|
46
|
181-183
|
Ahmed Tevfik Bey Merhûm
|
1341/1923
|
IV
|
37
|
14-15
|
Ahmediyye Mezhebi Kitaplarından Biri
|
1341/1923
|
IV
|
37
|
7-11
|
Ali Emîrî Efendi Merhûm
|
1342/1924
|
IV
|
45
|
165
|
Arap Romanları
|
1338/1920
|
I
|
2
|
28-29
|
Âsâr-ı Münteşire: Hind Masalları
|
1343/1924-25
|
V
|
55
|
113-114
|
Asr-ı Saâdetde Müslümanlığın Medeniyete Hizmetleri
|
1338/1920
|
I
|
1
|
6-7
|
Asr-ı Saadette Müslümanlığın Medeniyete Hizmetleri
|
1340/1921
|
II
|
17
|
89-91
|
Asr-i Saâdette Müslümanligin Medeniyete Hizmetleri
|
1338/1920
|
I
|
2
|
27-28
|
Asr-ı Saâdette Müslümanlığın Medeniyete Hizmetleri
|
1339/1920
|
III
|
3
|
49-51
|
Bayram Namazı
|
1342/1924
|
IV
|
48
|
205-206
|
Bayram Tebriği ve Bir İki Söz
|
1342/1924
|
IV
|
48
|
202-203
|
Bayram ve Sadaka-i Fitre
|
1343/1925
|
V
|
60
|
221-223
|
Benî Kureyza Meselesi
|
1340/1922
|
II
|
22
|
167-172
|
Bir Makale Dolayısıyla
|
1340/1921
|
I
|
16
|
75-76
|
Büyüklerimiz
|
1338/1920
|
I
|
1
|
7-10
|
Büyüklerimiz
|
1338/1920
|
I
|
2
|
25-26
|
Büyüklerimizden: Abdullah b. Cahş b. Riab el-Esedî
|
1340/1922
|
II
|
21
|
149-152
|
Büyüklerimizden: Ebû Gıfârî
|
1340/1921
|
I
|
15
|
49-51
|
Büyüklerimizden: Ebû Zerr el-Gıfârî (r.a)
|
1339/1921
|
I
|
14
|
30-34
|
Büyüklerimizden: Ebu Zerr Gıfari
|
1340/1921
|
I
|
16
|
69-71
|
Büyüklerimizden: Musab b. Umeyr
|
1339/1921
|
I
|
13
|
7-9
|
Büyüklerimizden: Said b. Zeyd b. Ömer b. Tufeyl el-Adevi
|
1341/1922
|
III
|
32-33
|
142-146
|
Büyüklerimizden: Ümmü Umâre (r.a)
|
1340/1922
|
III
|
26
|
41-42
|
Cafer b. Ebi Talib
|
1341/1923
|
III
|
36
|
181-183
|
Cafer b. Ebi Talib
|
1341/1923
|
IV
|
38
|
32-34
|
Cafer b. Ebi Talib
|
1342/1923
|
IV
|
42
|
107-108
|
Cafer b. Ebi Talib
|
1342/1923
|
IV
|
40
|
63-64
|
Cemâziyel-evveli ve’l-âhire
|
1339/1921
|
I
|
7
|
120-121
|
Cenûbî Hind Müslümanları
|
1340/1922
|
II
|
23
|
208
|
Cum'a Guslü
|
1341/1923
|
III
|
36
|
176
|
Cuma Namazı
|
1341/1923
|
III
|
34
|
150-151
|
Darüşafaka'ya Muâvenetin Lüzûmu
|
1339/1921
|
I
|
7
|
114-116
|
Dârüşşafaka ve Şefkat-i İslâmiyye
|
1340/1922
|
II
|
23
|
196-202
|
Davud Paşa Kışlası Önünde Ok Atışı
|
1341/1922
|
III
|
27
|
64-68
|
Davud Paşa Kışlası Önünde Ok Atışı
|
1341/1922
|
III
|
28
|
91-92
|
Dilmesti-i Mevlânâ Kitabı Hakkında
|
1340/1922
|
II
|
22
|
172-173
|
Dinde mi İkrah Var Dinsizlikte mi?
|
1343/1925
|
V
|
57
|
154-155
|
Doktor Abdullah Cevdet Bey’in Bir Tezkiresi
|
1340/1922
|
II
|
21
|
157-158
|
Ebû Zerr Gıfârî
|
1340/1921
|
II
|
17
|
88-89
|
Ebu’l-Feth el-Bistâmî’nin Bir Kasîdesi ve Manzûm Tercümesi
|
1341/1922
|
III
|
27
|
53-60
|
Ebu’l-Feth el-Bistâmî’nin Bir Kasîdesi ve Manzûm Tercümesi
|
1341/1922
|
III
|
28
|
84-86
|
Elhamdülillâhillezi hedânâ le-hezâ vemâ künnâ lenehtedî levlâ enne hedânallâh
|
1341/1923
|
III
|
36
|
174
|
Esad Dede Efendi Hakkında
|
1342/1924
|
IV
|
46
|
183-184
|
Esad Dede Efendi Hakkında
|
1343/1925
|
V
|
58
|
186-188
|
Esad Dede Efendi Hakkındaki Mektuptan
|
1342/1924
|
V
|
50
|
30-31
|
Esad Dede Efendi Merhûm Hakkında
|
1343/1924
|
V
|
54
|
108-109
|
Esad Dede Efendi Merhum Hakkında Hüseyin Vassaf Bey’e Mektuptan
|
1341/1923
|
III
|
36
|
184
|
Esad Dede Merhûma Dair
|
1342/1923
|
IV
|
41
|
89-90
|
Esat Dede Efendi Merhûm Hakkında
|
1343/1925
|
V
|
59
|
217-220
|
Farziyyet-i Hac, Vakfe-i Arafat
|
1338/1920
|
I
|
2
|
18-19
|
Fatih Cami-i Şerifi’nde ve Çıktıktan Sonra
|
1343/1925
|
V
|
58
|
173-176
|
Furûzan Hanım’ın İrtihali Tarihi
|
1342/1924
|
V
|
50
|
25-26
|
Ganî-i Keşmirî
|
1338/1920
|
I
|
1
|
11-13
|
Ganî-i Keşmirî ve Bazı Ebyâtı
|
1338/1920
|
I
|
2
|
32-33
|
Ganî-i Keşmirî ve Bazı Ebyâtı
|
1339/1920
|
III
|
3
|
53-55
|
Ganî-i Keşmirî ve Bazı Ebyâtı
|
1339/1920
|
I
|
5
|
91-92
|
Ganî-i Keşmirî ve Bazı Ebyâtı
|
1339/1921
|
I
|
8
|
143-144
|
Ganî-i Keşmirî ve Bazı Ebyâtı
|
1339/1921
|
I
|
10
|
176
|
Güya Hazret-i Peygamber ve Bazı Ashâbın Resimleri
|
1339/1921
|
I
|
14
|
19-23
|
Hac Veda Hutbesi
|
1342/1924
|
V
|
50
|
17-20
|
Hazret-i Fâtımâ’nın Cihâzı ve Düğünü
|
1340/1922
|
II
|
21
|
146-149
|
Hitâbet-i Nebeviyye
|
1342/1923
|
IV
|
41
|
76-77
|
Husûf ve Küsûf
|
1343/1924
|
V
|
52
|
57-58
|
Hutbe
|
1341/1923
|
IV
|
38
|
21-22
|
Hz. Peygamber ve Zamanı
|
1342/1923
|
IV
|
41
|
92
|
İbâdât-ı İslâmiyye Tarihçesi: Namaz
|
1341/1922
|
III
|
29
|
102-108
|
İbâdât-ı İslâmiyye Tarihçesinden: Mescid-i Nebevî
|
1342/1923
|
IV
|
42
|
106-107
|
İbâdât-ı İslâmiyye Tarihçesinden: Minber İnşâsı
|
1342/1924
|
IV
|
44
|
147-148
|
İbâdât-ı İslâmiyyeden: Beş Vakit Namaz
|
1341/1922
|
III
|
32-33
|
135-136
|
İbâdât-ı İslâmiyyeden: Namaz
|
1341/1923
|
III
|
35
|
159-160
|
İbâdet-i İslâmiyye Tarihçesi: Namaz
|
1341/1923
|
III
|
36
|
175-176
|
İbâdet-i İslâmiyye Tarihçesi: Namaz
|
1341/1923
|
III
|
34
|
150-153
|
İbâdet-i İslâmiyyeden: Gece Namazı
|
1341/1922-23
|
III
|
31
|
127-129
|
İbrahim Aleyhisselam Hakkında Bir İstîzah: İsmail Hakkı Bey Efendi’ye
|
1343/1924
|
V
|
51
|
36-39
|
İfâde-i Mahsûsa
|
1339/1921
|
I
|
13
|
2-3
|
İfâde-i Mahsûsa
|
1340/1922
|
III
|
25
|
2
|
İfâde-i Mahsûsa
|
1341/1923
|
IV
|
37
|
2
|
İfâde-i Mahsûsa
|
1343/1925
|
VI
|
61
|
1-2
|
İki Ziyâ'
|
1339/1921
|
I
|
10
|
174-175
|
İlm-i Envâr
|
1341/1923
|
III
|
35
|
165-166
|
İlm-i Nücûm
|
1341/1923
|
III
|
34
|
152-153
|
İlmiye Kisvesi Hakkında
|
1342/1924
|
IV
|
45
|
159-161
|
İnsan Şeytanları
|
1342/1923-24
|
IV
|
43
|
118-121
|
İntihar
|
1344/1926
|
VI
|
64
|
59-60
|
İstiftâ ve İftâ
|
1342/1924
|
IV
|
47
|
186-188
|
İşret ve İbret
|
1343/1924
|
V
|
53
|
78-81
|
İzâh-ı Tevzîh
|
1340/1922
|
II
|
23
|
211-212
|
Kelile ve Dimne Eser-i Meşhuru Hakkında
|
1343/1925
|
V
|
56
|
150-152
|
Kelile ve Dimne Eser-i Meşhûru Hakkında
|
1343/1925
|
V
|
58
|
194-195
|
Kıssa, Hisse: Deve ile Yavrusu
|
1339/1920-21
|
I
|
6
|
111-112
|
Kubâd ve Mezdek
|
1340/1922
|
III
|
25
|
18-19
|
Kudemây Medresesinden Aksekili Mahmud Efendi Merhûmun Târih-i Vefâtı
|
1342/1923
|
IV
|
39
|
47-50
|
Kur’ân-ı Kerîm'in İlk Nâzil Olan Âyetleri
|
1339/1920
|
I
|
5
|
74-75
|
Kur'ân’ın Cevabı
|
1343/1924
|
V
|
54
|
94-96
|
Kur'ân’ın İ'cazı
|
1342/1924
|
IV
|
49
|
2
|
Lisân Tahsilinin Lüzûmu
|
1342/1923
|
IV
|
39
|
43-45
|
Ma'hûd-ı Hezeyân Konfederansı Hakkında
|
1340/1921
|
I
|
15
|
42-43
|
Ma'lûmât-ı Câhiliyye Hakkında Bir Konferans
|
1341/1923
|
III
|
36
|
177
|
(Ma'lûmât-ı Câhiliyye) Hakkında Bir Konferans
|
1341/1922
|
III
|
32-33
|
137-139
|
Mahfel Tarihi
|
1341/1922
|
III
|
30
|
120-121
|
Mahfel Tasavvufi: Tevekkül ve Sa'y
|
1340/1921
|
II
|
18
|
94-95
|
Mahfel Tasavvufu
|
1339/1921
|
I
|
8
|
136-138
|
Medresetü’l-Kuzâtta Mevlid-i Şerîf
|
1342/1924
|
IV
|
47
|
199
|
Mehmed Esad Dede Efendi Merhûma Dair (Hüseyin Vassaf Bey’e Mektuptan)
|
1342/1924
|
IV
|
45
|
163-165
|
Mektebe Başlama Merasimi
|
1342/1923
|
IV
|
42
|
113-116
|
Merhûm Esad Dede Efendi’ye Dair
|
1341/1923
|
IV
|
37
|
13
|
Merhûm Esad Dede Efendi’ye Dair Bazı Hâtırât
|
1342/1923
|
IV
|
42
|
171-172
|
Mesâcidin Tathîri, Tecmîri ve Muhâfaza-i Hürmeti
|
1342/1923-24
|
IV
|
43
|
132-133
|
Mescidlerde Alkış Caiz Olur mu?
|
1341/1923
|
IV
|
38
|
18-19
|
Mesnevî-i Şerîf’in Cild-i Sâdisi Mukaddimesinden Bazı Ebyât
|
1340/1922
|
III
|
26
|
38-39
|
Meşhûr Kelile ve Dimne Eseri Hakkında
|
1342/1924
|
IV
|
49
|
14-16
|
Mevlevîlik Menâkibinden
|
1340/1922
|
II
|
22
|
177-180
|
Midhat-ı Rabî'i Bey Merhûm
|
1339/1920
|
I
|
5
|
87-91
|
Minber-i Saadetin Bânîsi
|
1343/1924
|
V
|
54
|
98-99
|
Muallim Naci
|
1340/1922
|
II
|
22
|
186-187
|
Muhâcirlere Yardım
|
1342/1923-24
|
IV
|
43
|
129-131
|
Muharrem ve Mâtem
|
1340/1921
|
I
|
15
|
51-57
|
Muharremü’l-Haram
|
1339/1920
|
III
|
3
|
45-49
|
Muiniddin Çeşti’nin Müntehab Bazı Ebyâtı
|
1342/1924
|
IV
|
48
|
211-212
|
Müslümanlar Dinin Bazı Ahkâmını Tasdik Bazısını İnkâr Edebilir mi?
|
1342/1923
|
IV
|
42
|
94-96
|
Müşrikîn-i Arab’ın Meşhûr Putları
|
1339/1920-21
|
I
|
6
|
102-104
|
Müşrikîn-i Arabın Meşhur Putları
|
1340/1921
|
I
|
15
|
57-59
|
Müvelledi’n-Nebî Aleyhisselâm
|
1343/1924
|
V
|
53
|
74-75
|
Rabiülevvel ve Mevlid-i Şerîf
|
1339/1920
|
I
|
5
|
79-81
|
Ramazân-ı Şerîf
|
1341/1923
|
III
|
35
|
158-159
|
Ramazan-ı Şerîf ve Oruç
|
1343/1925
|
V
|
59
|
198-200
|
Ramazân-ı Şerîf ve Oruç
|
1340/1922
|
II
|
23
|
190-191
|
Ramazanü’l-Mübârek
|
1339/1921
|
I
|
11
|
178-197
|
Ramazânü’l-Mübârek
|
1342/1924
|
IV
|
47
|
186
|
Recebü’l-Ferd
|
1339/1921
|
I
|
9
|
151-154
|
Said b. Zeyd
|
1341/1923
|
III
|
34
|
156
|
Salât-ı Küsûf
|
1343/1924
|
V
|
53
|
77-78
|
Salât-ı Küsûf
|
1343/1924
|
V
|
54
|
97-98
|
Sene-i Cedîde Tarihi
|
1343/1924
|
V
|
51
|
33
|
Sultan Ahmed Celâyirî Divanı ve Bazı Ebyâtı
|
1340/1922
|
III
|
26
|
40-41
|
Sultan Ahmed Celâyirî Divanı ve Ebyâtı
|
1340/1922
|
III
|
25
|
14-15
|
Sultânî Mezunlarından Akif Bey’e
|
1339/1921
|
I
|
9
|
158-160
|
Süleymaniye Cami'-i Şerîfi: Bir Âbide-i Mu'azzama-i Osmaniye
|
1340/1921-22
|
II
|
20
|
136-143
|
Şabanü’l-Muazzam
|
1339/1921
|
I
|
10
|
167-173
|
Şefkat-i İslâmiyye
|
1340/1922
|
II
|
24
|
217-220
|
Şehr Emini Bey Efendi Hazretlerinden Bir Temennî
|
1342/1923-24
|
IV
|
43
|
118
|
Şemseddin Efendi’nin İrtihâli ve Tarihi
|
1340/1921
|
II
|
18
|
108
|
Şeref-i Müsûl
|
1341/1922-23
|
III
|
31
|
125-126
|
Şevvâlü’l-Mükerrem
|
1339/1921
|
I
|
12
|
213-220
|
Şeyh Muiniddin Çeşti’nin Divanı ve Bazı Ebyâtı
|
1342/1924
|
IV
|
46
|
179-180
|
Şeyh Muiniddin Çeşti’nin Müntehab Ebyâtı ve Tercümeleri
|
1342/1924
|
IV
|
49
|
12-13
|
Şeyh Sadi’nin Abaka Han’a Yazdığı Nasihatnâme
|
1340/1922
|
II
|
24
|
228-230
|
Ta'lîm ve Ta'allum Hakkında Bir Hadîs-i Şerîf
|
1339/1920-21
|
I
|
6
|
94
|
Tan Gazetesi’nin Mekke’ye Dair Bir Makalesi
|
1343/1924-25
|
V
|
55
|
121-124
|
Târihî Bir Mukâyese
|
1340/1921
|
I
|
15
|
44-45
|
Tayyârecizâde Zeki Bey
|
1342/1923
|
IV
|
42
|
102-103
|
Tebrik ve Leyle-i Regâib
|
1343/1925
|
V
|
57
|
153-154
|
Temennî ve Tazarru'
|
1339/1921
|
I
|
14
|
18
|
Temsîl-i Kur’ânî
|
1338/1920
|
I
|
1
|
1-3
|
Tenşîtü’l-Muhibbîn (bi-Menâkib-i Hoca Hüsameddin)
|
1342/1924
|
IV
|
49
|
7-9
|
Tevekkül ve Sa'y
|
1340/1921
|
II
|
17
|
79-82
|
Tevekkül ve Sa'y
|
1340/1921-22
|
II
|
19
|
111-112
|
Tevekkül ve Sa'y
|
1340/1921-22
|
II
|
20
|
126-127
|
Tevrîh ve Tevzîh
|
1342/1923
|
IV
|
40
|
67
|
Teyyarelerimiz Uçarken
|
1343/1925
|
VI
|
62
|
17-18
|
Ticâret ve İstikâmet
|
1341/1923
|
IV
|
38
|
28-30
|
Türklüğe Dair Bir Eser
|
1344/1926
|
VI
|
63
|
40-41
|
Ufaktan Hasbetallah Bir Rica
|
1342/1924
|
IV
|
45
|
161-162
|
Uhud ve Hamra el-Esed Gazveleriyle Harb-i Umûmî ve Zafer-i Ahîr
|
1341/1922
|
III
|
29
|
110-112
|
Ümmü Umâre
|
1341/1922
|
III
|
27
|
60-61
|
Ümmü Ümâre (r.a.)
|
1341/1922
|
III
|
29
|
108-110
|
Va'd-i Kur'ânî
|
1342/1923
|
IV
|
39
|
38-39
|
Vecîh Bir Tevcîh
|
1340/1921
|
I
|
16
|
72-75
|
Yaşar Şâdi Bey Merhûm
|
1341/1923
|
IV
|
38
|
30-31
|
Yeni Sene ve Hicri Tarih
|
1344/1926
|
VI
|
63
|
33-35
|
Yenikapı Mevlevihânesi Postnişini Şeyh Abdülbâki Efendi Hazretleri’nin Ârifâne Bir Gazeli
|
1341/1923
|
III
|
34
|
155
|
Yine Bir Hasbihal
|
1340/1921-22
|
II
|
20
|
125-126
|
Zâir Allahabâdi ve Bazı Ebyâtı
|
1342/1923
|
IV
|
42
|
104-106
|
Zebh-i İsmail
|
1338/1920
|
I
|
2
|
30-31
|
Zilhicce ve Îd-i Adhâ
|
1343/1925
|
VI
|
62
|
18-20
|
Zilka'de Münasebetiyle
|
1343/1925
|
VI
|
61
|
15-16
|
Do'stlaringiz bilan baham: |