2.1.2. Beddualar (Kargışlar)
Kargış, Eski Türkçede karga- “beddua etmek” fiillinden türetilmiştir. Kargışlar, insanoğlunun topluluk hâlinde yaşamaya başladığı günden beri sözlü anlatımın bir türü olarak varlığını sürdürmüştür. Kuşaktan kuşağa değişmeden veya kısmen değişerek gelen bu kalıp sözlerde, kaybolmuş ya da kaybolmaya yüz tutmuş sözcüklerle karşılaşmak mümkündür.
Beddua sözcüğü ise Farsçada kötü anlamına gelen "bed" ile Arapça'da dileme, isteme gibi anlamlara gelen "dua" kelimelerinden oluşmuş birleşik bir isimdir. Kötülüğe ya da kötü bir duruma maruz kalıp acı çeken insan, kendisini yatıştırma amacıyla, kötülük yapanlara karşı fiilen gücü yetmediği ya da fiilen harekete geçmek istemediği durumlarda Allah'tan kötülük yapan kişinin cezasını görmesi dileğini içeren olumsuz dua özelliğindeki bu sözlere başvurur. Beddua sözcüğünü karşılayan diğer sözcükler çıkışma/ kargış, kınama, ayıplama, karış, ilenç, lanet, tel'in, âh, kötü duâ şeklinde sıralanabilir.
Toplumun birçok değerini içinde barındıran bu sözcükler dilin geleceği açısından önemli unsurlar olarak değerlendirilirler (Sevinçli 2015-1: 99). Kargışlar/beddualar, dilin bünyesinde oluşmuş kalıp sözlerdir. Bu sözlerle genellikle iletilecek kişiye doğrudan hitap edilir (Erşahin 2011: 63).
Yaşar Kalafat ve Yaşar Bayatlı, alkış ve kargışların muhtevasını şöyle yorumlamaktadırlar:
“Alkış ve kargışların muhtevası cemiyetlerin kavim/ulus olabilme becerilerini yansıtır. Ayrıca toplumun duygularını, merhametlerini ve haddini bilmelerini içermektedir. Aynı zamanda alkış ve kargışlar bir kavmin mitolojik devirden şekillenerek gelen tarihlerini yansıtmaktadır. Alkış ve kargış, kavimlerin parmak izleri gibidirler. Bu ipuçlarından hareketle toplumlar dinlerini değiştirseler ve dillerini yitirseler de kültür bağlarını bulmada zorluk çekmezler” (2011: 138).
Şükrü Elçin ise, beddua (kargış) için şunları söylemektedir:
“Duanın aksi ve zıddı olan lanet, inkisar, bela ve gazap ifade eden olumsuz sözlerdir. Farsça "bed" ve Arapça dua (çağırma) kelimelerinin birleşmesinden yapılan bu tabiri, en eski Türk kaynaklarından 19. asra kadarki kültür eserlerimiz ve sözlüklerimiz de çok yaygın "Kargış" ve "ilenç" kelimeleriyle karışlamışlardır. Kargış, insanın kendisine, ailesine cemiyetine ve din gibi müesseselerine zararı dokunacak şahıslara, düşünce ve fikirlere karşı davranışlarının şiddetli bir reaksiyonudur (tepkisidir). Hayatta adaletsizliğe uğramış, küfran-i nimetle karşılaşmış insanın vicdanında uyanan isyan ve hiddeti susturma çarelerini araması gayet normaldir” (2004: 662-663).
Bedduaların söyleniş nedenleri insanın öz yapısına, zamana, şarta, çevreye göre değişir. Bu sözler aile ve topluluk tarafından güzel karşılanmayan ve kötü bir hareket karşısında söylenen sözlerdir. Bazı beddualarda dilek, şarta bağlıdır. Halk genellikle "Allah belanı versin", "Canı çıkasıca", "Ekmek atlı, sen yaya; koşa kavuşamayasın", "Boğazın kurusun, bir yudum su veren bulunmasın" gibi önceden bilinen beddualar kullanılır (Erşahin 2011: 64).
İbrahim Erşahin bedduaları, söyleniş gayelerine göre şöyle sıralamıştır:
İnsan bedeni (el, kol, karın, ağız, göz, ayak vb.)
Eşya, mal, mülk (ev, bağ, bahçe vb.)
Yaşantı (mutluluk, murat, nasipsizlik, namus, çile, yoksulluk, zulüm vb.)
İnanç ve ahret (cennet, cehennem, günah, şeytan, zebani, kabir vb.)
Ölüm (ecel, kefen, cenaze, teneşir vb.) (Erşahin 2011: 64).
Türk dilinde biçim olarak beddua olup da anlamı beddua olmayan sözler de vardır. Bu tarz beddualara “ters beddua” denir. Bunların mizah, eğlence icabı ortaya çıktığı düşünülür: "Susuz derelerde boğulasın", "Göçmüş duvar üstüne yıkılsın", "Ölü kargalar gözünü oysun" gibi (Erşahin 2011: 64).
Bütün bunlarla birlikte mazlumun, yetimin, anne-babanın vb. kişilerin bedduasının kabul olacağına inanılır. Bu sebeple beddua etmek ve bedduaya uğramak tavsiye edilmez (Erşahin 2011: 65).
Irak Türkmen folklorunda da dualar gibi beddualar da söz varlığı içerisinde yaygın kullanılan türlerdendirler. Beddualar aynı zamanda bir toplumun geçmişteki yaşamı, örf ve âdetlerini, ahlâkî ve estetik görüşlerini araştırma açısından önemli kaynaklardır (Paşayev 1998: 59). Gazanfer Paşayev, Irak Türkmen folklorunda bedduaların çoğunluğunun hayatın ta kendisi ile ilgili olduklarını söyleyip şöyle devam eder:
“Bedduaların birçoğu eskiden mevcut olup zaman zaman unutulmuş olan hastalıkları, insanların hafızasında yaşatmak bakımından ilgi çekicidirler: Belsarma olasan "belin kırılsın”, kırran kırsın “veba tutsun”, yaman sancı tutasan, gözüve kara su ensin, gözüve mil çekilsin, kudurasan, ölet süpürsün “veba götürsün”, perkem tutasan “deliresin”, yaman yara çıharasan vs. (1998: 60-63).
Irak Türkmen Türkçesindeki kargışlar/beddualar şöyle sıralanabilirler (Bazı örneklerin yanında yer alan “x” işareti o alkışın karşıtının yani kargışının da bulunduğunun göstergesidir):
Do'stlaringiz bilan baham: |