S h a n t a r a m



Download 7,58 Mb.
Pdf ko'rish
bet187/190
Sana22.07.2022
Hajmi7,58 Mb.
#838043
1   ...   182   183   184   185   186   187   188   189   190
Bog'liq
Dağ gölgesi

DOKSANINCI
7ı alim düşüncelerden kafamı kaldırdığımda, Karla’yı uzun koridorda usulca 
bana doğru yürürken gördüm. Yanında bir adam vardı. Kılığına bakılırsa bir 
temizlik işçisi ya da buna benzer bir meslektendi. Karlanın yüzündeki esrarlı 
gülümseme dikkatimi çekti.
Adamı yanıma oturttu.
“Bu adamı dinlemelisin,” dedi. “Dev, bu, Shantaram. Shantaram, bu da Dev.”
“Namaste,” dedim. “Tanıştığımıza memnun oldum.”
“Anlat ona, Dev,” dedi Karla.
“Ya şimdi moral bozmaya ne gerek var? Belki başka bir sefere.”
Yavaşça doğruldu ama onu yeniden oturttuk.
“Lütfen Dev,” dedi Karla. “Bana anlattığın gibi Shantaram’a da anlat.”
“Görevimin başına dönmezsem beni işten atarlar.”
“Aman ne iyi,” dedi Karla, “çünkü buradan çıktığımızda sen de bizimle 
geliyorsun.”
Dev bana baktı. Gülümsedim.
“Karla ne dediyse o.”
“Olmaz. Yapamam. Cidden işim var.”
“Önce hikâye,” diye diretti Karla.
“Çayın demlenmesini beklerken Bayan Karla ya bir hikâye anlattım,” dedi 
Dev. “Adım, Dev. Ben bir saduyum.”
Kafası tıraşlıydı ve üzerinde hiçbir süs eşyası yoktu. Üniforması, kasketi ve 
çıplak ayaklarıyla son derece basit bir adamdı.
Ne var ki yüzü, göründüğü kadar basit bir adam olmadığını gösteriyordu. 
Gözleri kumsalda yanan ateşler gibi parlıyordu.
Şiva saduları yüzlerine ve vücutlarına yakılan ölülerin küllerini sürer, içle­
rinden hayaletlerle konuşur ve iblisleri çağırırlar. Dev’in vücut dili ne kadar 
uysalsa, yüzü bir o kadar amansızdı.
BOLUM


“Eskiden uzun, rastalı saçlarım vardı,” dedi. “Bilirsiniz, onlar esrar içenlerin 
antenleridir. O zamanlar, bir gün bile yolsuz kaldığımı hatırlamıyorum. Ne 
zaman ki kafamı tıraş ettim, yabancılar benimle bir bardak suyu bile paylaşmaz 
oldu.”
“Kafanı neden tıraş ettin?”
“Kendimi aşağılamak için,” dedi. “Gücümün zirvesindeydim. Lord Şiva 
yanımdaydı. Yılanlar bile beni sokamıyordu. Ormanda onlarla koyun koyu­
na uyuyordum. Sabahları leoparların öpücükleriyle uyanıyordum. Kimse bana 
gözlerini kırpıştırmadan bakamıyordu.”
Durup bana baktı. Gözlerinde hâlâ o ışık gizliydi.
“Ama insanoğlu doymak bilmez,” dedi. “Bütün günahların anahtarı açgöz­
lülük. Ben de gücün peşine düştüm. Adamın teki, bir ecnebi sokakta beni 
tersleyince onu lanetledim. Servetinin onu mahvedeceğini söyledim. Ve onu 
lanetler lanetlemez bütün gücümü kaybettim.”
Kollarımdaki tüyler diken diken olmuştu. Karla’ya baktığımda başını sal­
ladı.
“Dediğin adamın yanında biri daha var mıydı?” diye sordum.
“Evet. İngiliz’di. Çok iyi biriydi. Öteki bana kabalık etti. Yine de yaptığım­
dan çok pişmanım. Adamı bulmaya çalıştım. Her yere baktım. Ama yok. Onu 
bulmadan da laneti kaldıramıyorum.”
“Dev,” dedi Karla. “Biz o adamı tanıyoruz. Seni ona götürebiliriz.”
Dev birden iki büklüm oldu. Sonra yavaşça doğruldu.
“Gerçekten mi?”
“Evet.”
“İyi misin?” diye sordum elimi cılız omzuna koyarak.
“Evet, evet!”
“Biraz uzanmak ister misin?”
“Hayır, iyiyim. Ben... yolumu kaybedince alkol kullanmaya başladım. Eh, 
alışık da olmayınca bünyeyi çarpıyor tabii. Aklınıza gelebilecek bütün kötü 
şeyleri yaptım. Sonra büyük bir aziz sokakta yolumu kesti ve beni Kali tapına­
ğına götürdü.”
Çabucak başını kaldırdı.
“Lanetlediğim adamı tanıyor musunuz sahiden?” diye sordu titrek bir sesle. 
“Evet.”
“Benimle görüşmeyi kabul eder mi dersiniz?”
Karla gülümsedi.
“Bence edecek.”


“Bir de Kali ürkütücüdür derler. Hâlbuki o yalnızca ikiyüzlüleri sevmez. 
Eğer kalbiniz temizse, Kali sizi sever. O evrenin anası ve bizler onun çocukları­
yız. İçimizdeki saflığı koruduğumuz sürece o bize asla sırt çevirmez.”
Birden sustu ve kendini sakinleştirmek istercesine elini kalbine götürdü.
“İyi olduğundan emin misin, Dev?” diye sordu Karla.
“Elbette. Kali’ye şükürler olsun. Sadece şaşırdım.”
“Burada çalışmaya nasıl başladın?” diye sordum.
“Kafamı tıraş edip buraya geldim ve en mütevazı işe talip oldum. Şimdi 
görüyorum ki Kali dualarımı kabul etmiş. Sizi buraya o yolladı. Alın.”
Bana bir yüzü boş, diğeri desenli bir kart uzattı. Şeffaf plastikle kaplanmıştı. 
Onu yeleğimin cebine koydum.
“Nedir o?” diye sordu Karla.
“Bir yantra,” dedi Dev. “Ona temiz duygularla ve hikmetine inanarak ba­
karsanız, zihninizi bütün olumsuzluklardan arındırır. Böylece daha düşünceli 
ve akıllıca tercihler yapabilirsiniz.”
“Bir arkadaşımız ameliyatta,” dedim. “Onu bekliyoruz. Bizden bir isteğin, 
bir arzun var mı?”
“Teşekkür ederim. Gerçekten işimi bırakacak mıyım?”
“Evet,” dedi Karla.
O sırada Saların akrabaları geldi. Yanlarında Şirket’in iki adamı vardı. 
Dakikalar sonra doktorlar Saların yaşayacağını müjdeledi.
Tövbekâr sadu Dev’i Mahesh Otel’in çatı katma götürdük. Akrep’in dizleri 
üzerine çökmesini izledik. Sadu da onunla beraber çöktüğünde arkamızı dö­
nüp asansöre doğru yürüdük.
“İkizler’in bağışıklık sisteminin tam da böyle bir şoka ihtiyacı vardı,” dedi 
Karla.
“Olabilir,” diye mırıldandım. Asansörün kapıları açıldı.
“Nereye gittiğimizi biliyorum,” dedi Karla cep şişemi geri verirken.
Avukat cüppeme sarındım. “Çok zekisin.”
“Motorunu alacağız,” dedi. “Mohammed Ali’de kaldı diye için içini yiyordun”
Amritsar Otel’e geri dönüş yolu da dâhil olmak üzere, Karla zekâsını birkaç 
kere daha ispatladı. Motorum deseniz benimle yeniden kavuştuğundan beri 
mutlu bir homurtuyla şarkı söylüyordu.
Odada önce Karla yıkandı. Sonra banyoyu bana bıraktı.
Ceplerimi aynanın altındaki geniş porselen rafa boşalttım. Cebimdeki pa­
ralar bile kan içindeydi. Anahtarlarım kırmızı, madeni paralar bir dilek havu­
zundan çıkmışçasına koyu bordoydu.


Bıçaklarımı tabureye koydum. Cüppeyi yere attım.
Kanlı gömleğimi de bir köşeye fırlatmaya hazırlanırken, Dev’in verdiği kar­
tı gördüm. Onu bıçakların yanma koydum. Sonra aynaya baktım ve karşımda 
bir yabancı duruyordu.
Kendi bakışlarımdan gözlerimi kaçırıp aklımdan bir türlü çıkmayan dü­
şünceleri unutmaya çalıştım.
Tişört Karla’nın hediyesiydi. Sanatçı arkadaşlarından biri, tuvalini ısırma­
sıyla ünlü başka bir sanatçının bir eserinden esinlenerek yapmıştı.
Önünde kesikler ve yırtıklar vardı. Karla onu severdi çünkü onu yapan 
sanatçıyı severdi. Ben de eksikliğini ve orijinalliğini severdim.
Onu soğuk suya bastırırsam belki kan lekelerini çıkarabilirim diye bir ümi­
dim vardı ama bu pek mümkün görünmüyordu. Elimden bıraktığımda lava­
boya düştü.
Tişörtten göğsüme ters bir üçgen şeklinde ve etrafı yıldızlarla çevrili bir kan 
lekesi çıkmıştı. Dev’in verdiği karta baktım. Neredeyse aynı desendi.
Hindistan.
Kartın parmaklarım arasından kaymasına izin verip aynada göğsümdeki 
desene baktım. Ve Hindistan’da yeterince uzun kalırsak hepimizin er geç kendi 
kendimize soracağı soruyla yüzleştim.

Download 7,58 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   182   183   184   185   186   187   188   189   190




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish