-F-
fadıla: Erdem sahibi, üstün.
fantezisi: (Metinde) Süslü ve hayalci. Ortamın gerçekliğine
uymayan.
faraza: Sözgelişi.
fasıla: Ara.
felekiyat: (Felekiyyat) Astronomi.
fen: Fizik, kimya, matematik ve biyolojiye verilen ad.
downloaded from KitabYurdu.org
422
fenlenmek: Yaşına göre bilmemesi gereken şeyleri öğrenmiş
olmak.
ferace: Kadınların sokakta giydikleri, mantoya benzer, arkası bol,
yakasız, çoğu kez eteklere kadar uzayan üst giysisi.
feragat: Vazgeçme.
ferah: Gönül şenlendiren, iç rahatlığı veren.
ferahfaza: Ferah artırıcı.
ferda: Gelecek zaman, yarın.
fevkalâdelik: Olağanüstülük.
fitnelik: Karıştırma, ara bozma.
fıtri: Yaradılıştan olan.
flört: Kadınla erkek arasındaki yakın ilişki.
fondan: İçinde likör, tatlı veya hoş kokulu maddeler bulunan,
ağızda kolayca eriyen bir tür şekerleme.
fütursuzca: Önemsemeyerek, aldırmayarak.
-G-
gaflet: Dalgınlık, dikkatsizlik, aymazlık.
gaile: Sıkıntı, dert. gam: Tasa, kaygı, üzüntü.
ganaim: Ganimetler, düşmandan alınan şeyler.
garez: Kin, düşmanlık.
garp: Batı.
gayrı: Artık, bundan böyle.
gayri ihtiyari: irade dışı.
grandiose: (Fr.) Ulu, yüce.
güzide: Seçkin.
-H-
downloaded from KitabYurdu.org
423
hacer-i esved: (Kara taş) Kabe kapısı yanında bulunan ve hacıların
öpmeleri hac şartlarından olan taş.
hacet kalmamak: Gereği olmamak.
had: Sınır, derece.
haiz: Elinde bulunduran, taşıyan.
hakeza: Böyle, yine.
halayık: Kadın köle, cariye, hizmetçi.
hâlim: Huyu yumuşak.
halis: Saf, katışıksız.
halketmek: Yaratmak.
halûk: iyi huylu.
hami: Gözeten, koruyan.
harcırah: Yolluk.
hâre: Dalgalı ya da dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler.
harîm: Herkesin giremeyeceği yer.
haset etmek: Kıskanmak, çe-kememek.
hasılı: Kısacası, sözün kısası.
hassaten: Özellikle.
hasut: Çok haset eden, kıskanç.
haşarı: Çok yaramaz, ele avuca sığmayan çocuk.
haşiye: Not.
hatip: Konuşmacı.
hattat: Güzel yazı yazan.
hatun: Kadın.
hava tebdili: Hava değişimi.
haysiyet: Onur, özsaygı.
hazain: Hazineler.
hazan: Sonbahar.
hazin: Dokunaklı, hüzün veren.
helâllik dilemek: Ayrılma sırasında hakkını birbirine bağışlamak.
downloaded from KitabYurdu.org
424
hengâme: Patırtı.
herze: Saçma, saçma söz, zevzeklik.
hicran: Bir yerden veya bir kimseden ayrılma, ayrılık acısı.
hiddet: Öfke, kızgınlık.
hikmet: (Metinde) Sebep, gizli sebep.
hilaf: Aykırı, karşıt, ters.
himaye: Koruma.
himmet: Yardım, kayırma.
hizmet-i vataniye: Vatan hizmeti.
hodkâm: Bencil, egoist.
hoyrat: Kaba, kırıcı ve hırpalayıcı.
hulâsa: Kısacası.
hususiyet: Özellik.
hülasa: Özetle.
hüzün: Gönül üzüntüsü.
Do'stlaringiz bilan baham: |