330
-Ben, sizi başka türlü sanıyordum, Doktor Bey. Ruh güzelliği
yanında yüz güzelliğinin ne ehemmiyeti olur? dedim. Hayrullah Bey
gülmeye, benimle eğlenmeye başladı:
-Lakırdıdır o küçük, o suratlı adama kimse metelik vermez. Hele
siz yaştaki kızlar yok mu?
Şikâyet eder gibi yakasını silkeliyordu. İsyan ettim:
-Hayatımı bir parça biliyorsunuz, bazı esrarımı hemen hemen zorla
benden çaldınız. Benim güzel hem de çok güzel bir nişanlım vardı. Beni
aldattı diye onu kalbimden silip attım, ondan nefret ediyorum.
Hayrullah Bey, yeniden bir kahkaha kopardı.
Sonra beyaz
kirpiklerinin içinde küçüle küçüle gülen mavi gözlerini ta kalbimin içine
dikti:
-Bana bak küçük, dedi. Öyle değil, gözlerimin içine bak da söyle,
onu sevmiyor musun?
-Ondan nefret ediyorum.
Çenemi tuttu, hâlâ gözlerime bakmakta devam ediyordu:
-Ah, zavallı küçük, sen onun için senelerden beri çıra gibi cayır
cayır yanıyorsun. O hayvan, seninle beraber kendi kendine de yazık
etmiş. Bu aşkı, o, başkasında zor bulur. Hiddetten sesim boğularak:
-Niçin bana bu ağır iftirayı reva görüyorsunuz, nereden
biliyorsunuz? dedim.
-Hatırlarsın ya, seni o köyde gördüğüm gün, bunu anladım.
Saklamaya çalışma nafile. Sevda, çocuk gözlerinden uyku gibi akıyor.
Gözlerim kararıyor, kulaklarım uğulduyordu. O, hâlâ söylüyordu:
-Başkalarının içinde yaşarken öyle herkese, her şeye yabancı bir
halin, rüya gören insanlara mahsus dalgın, mahzun bir gülümseyişin var
ki, yüreğimi yakıyor küçük. Sen, yaradılış
itibariyle bile herkesten
başkasın. Esâtîr, buseden doğmuş buse ile gıdalanmış, büyümüş birtakım
perilerden bahseder. Bunları yalnız bir hayal zannetmemeli. Onların
dünyada numuneleri vardır. Feridecik, sen onlardan birisin. Sen,
downloaded from KitabYurdu.org
331
sevmek, sevilmek için yaratılmış bir mahluksun. Ah, deli kız, çok yanlış
hareket etmişsin,
ne olursa olsun, bu sersem oğlanın yakasını
bırakmamalıydın. Mutlaka mesut olacaktın.
Bir isyan feryadıyla kıvrandım. Çırpınarak, ayaklarımı yere
vurarak:
-Niçin bunları söylediniz? Benden ne istiyorsunuz? diye ağlamaya
başladım.
O vakit, doktorun da aklı başına geldi:
-Doğru küçük, hakkın var, bunlar sana söylenecek şeyler değildi.
Berbat bir halt ettik, affet beni küçük diye beni teskin etmeye çalıştı.
Artık, darılmıştım, yüzüne bakmayı canım istemiyordu:
-Göreceksiniz, onu sevmediğimi nasıl ispat edeceğim, dedim.
Şiddetle kapıyı kapayarak dışarı çıktım.
Do'stlaringiz bilan baham: