SORU: Ölüme çare bulunacakmış, doğru mu?
CEVAP: Bu da keferelerin bir başka oyunu. Bu zalimler, nasıl olsa ölüme çare varmış
diyerek, insanların ahi-rete inanmamalarını istediklerinden bu fikri ileri sürüyorlar. Eğer
böyle bir şey olsaydı, bu buluşu bulmaya çalışan bilim adamları ilk deneyi kendilerinde
yapmazlar mıydı? Sonra, ölüme çare bulsalar bile yine ölecekler. Çünkü, bütün kâinat hızla
bir boşluğa doğru akıp gitmektedir. Acaba nereye kadar böyle akıp gidecektir? Ayrıca
güneşin gönderdiği radyasyonlar tükenmeye mahkûm olduğu ve yapılan hesaplara göre,
güneşin de (diğer yıldızların da) ezelî, sonsuz olmayıp bir gün yok olacağı bilinmektedir.
Bunu bütün ilim adamları kabul etmektedir. Dakikada güneşten binlerce ton parça kopup,
parçalanıyor. Herhalde bu gidişle dünyada hayat kalmaz, bütün canlılar da ölür. Evet..
Ölüme çare bulsalar yine de ölecekler ki, ölüme çare bulamazlar.
Sen, Müslüman kardeşim! Bu kâfirlerin ölüme çare bulacaklarmış sözüne inanmamaksın.
Velev ki ölüm olmamış olsaydı, biz Allah'ın emrini yerine getirmeyecek miydik?... Bize
vermiş olduğu bunca nimetlerden sonra,
O'na bir teşekkür etmeyecek miydik?
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı olur da, Allah (c.c)'ın hiç mi hatırı olmaz? İnsan doğar ve
mutlaka ölür. Ölmeseydi, tuvaletinin taşını dahi altından yaptıran İran Şahı Rıza Pehlevi
ölmezdi. Hem de kocaman dünyada sığınacak bir yer bulamadı. Büyük âlimler, veliler bir
yana iki cihan güneşi Hz. Muhammed (s.a.v) ölmezdi.
Ölüme çare bulunamaz, çünkü Allah'ın (c.c): "Ölüme çare bulamazsınız, bulsanız bile yine
öleceksiniz" buyurmasının altında gizli bir parola olabilir. Bu da hiç ölmemek manasında
değil de, belki diyorum, belki dünyanın son nefesinde ölüme, ona da Allah izin verirse, çare
bulurlar. Fakat o zaman da kıyamet kopar. Yani ölmemek mümkün değil, dirilmemek de
öyle. Bu kadar zalimlikler yapılıyor, bu yapılan zalimliklerin, vahşetlerin hesaba çekileceği
bir âlem mutlaka olması lâzım, aksi taktirde adaletsizlik olmaz mı?
Milyonlarca fakir varken, hem de bu fakirlerin renkleri siyah diyerek onları aç bırakan,
sömüren sonra da bu insanlar aç dururken, onların sırtından sömürdüğü paralarla aya
çıkanların hesabı ödenmeden mi kalacak?..
Yine fakirlerin sırtından geçinip, halkı açken tuvaletini altından yaptıran şah gibileri o
kanlı gömleklerinin hesabını vermeyecekler mi? Ayağına ayakkabı alacak para bulamayan
aç insanlar varken, milyonlarca dövizi (parayı) Dallas, Flamingo Yolu gibi bu Müslüman
halkın inancına aykırı olan rezil filmlere verenler, aynı zamanda verilmesine seyirci kalan
müslümanlar da dahil, hesap vermeyecekler mi?..
Yirmi senelik işçisine asgari ücret verip, kendisi rahat yaşayan patron efendi hesap
vermeyecek mi? Gerçi bunların hesabı ayrıca bu dünyada görülmesi lâzım ama, biraz daha
sabır diyor hesabı görecek olana havale ediyoruyoruz. Düşünün... Bir mahkeme ki haraç
yemiyor, rüşvet almıyor, zengin-fakir ayırmıyor, şanlı imiş, şöhretli işsiz demiyor; padişah,
cumhurbaşkanı, başbakan, kapıcı, işçiymiş demiyor, kim haklı, kim haksız diyor. Bir haber
okumuştum; "12 yaşındaki Aysel'i geneleve düşürdüler" diye. Peki, şimdi soruyoruz: O
Aysel'in anne ve babası bu acıya nasıl tahammül edecek? Kızının hesabını kim soracak?
Kendisi sorsa, imkansız, o kuvveti ile nasıl soracak?..
Devlete şikayet etse, ne yapacak devlet, asacak mı? Yoooo... Ha bulduk, ha bulacağız
derken üç-beş sene geçecek, ondan sonra Aysel bulunsa ne olur? Devlet, bu sefer, kızın yaşı
18'e girmiş artık karışamazsınız, diyecek. Bu sefer, ana-babanın elinden hiçbir şey
gelmeyecek. Devlet, kötü yola düşürdüğü kadınları çalıştırarak onların sırtından vergi
alıyor. Çünkü, kanunu böyle kurmuş. Bugünkü Türkiye'de devletin kanunlarını insanlar
hazırlamışlardır. Halbuki, İslâm devletinin kanunlarını Allah hazırlamıştır, asla değişmez.
Kıyamete kadar da kimse değiştiremeyecektir. Türkiye'deki laik devletin kanunlarını
insanlar hazırladığından, zinayı serbest bırakmışlardır. Çünkü, işlerine öyle gelmektedir.
Halbuki İslâm devletinde zina kesinlikle yasaktır.
Ey Müslüman! Hâlâ anlayamıyor musun bu ne demek? Senin namusun satılıyor ve sen
buna karışamayacaksın ha?..
Genç kardeşlerim! Önce kendi nefsime, sonra size sesleniyorum. Her ne kadar mahşer
günü zalimlerin hesabı görülecekse de, biz müslümanlar olarak vazifemizi yapmak
zorundayız. En azından, içinde bulunduğumuz acıklı durumu, bu uyuyan müslümanlara
anlatmalıyız.
Evet, öldükten sonra dirilmek olmasaydı, Aysel gibi masumları kötü yola düşürenlerin
hesabı ne olacaktı?
Kardeşlerim! Mücadele ederken şu özelliklere dikkat edersek, daha çok faydalı
olunacağına inanıyorum.
1 — Müslüman, önce hangi kitapları okuyacağını bilmeli Her gördüğü veya herkesin tavsiye
ettiği kitapları okumamalı. Ve yılmadan ilim öğrenmeye devam etmelidir.
2 - Herşeyin önce temelini bilmeli ve öğrenmeye de temelinden başlamalıdır.
3 - Dünya, imtihan dünyası olduğundan, başa gelen her olaya sabredip, tahammül
edilmelidir.
4 - Hakkında ne kadar dedikodu yapılırsa yapılsın, cihad etmekten geri kalınmamalıdır.
5 - Güler yüzlü ve metanetli olunmalıdır.
6 - Bilmediği konularda bilgiçlik taslamamalıdır.
7- Din alimlerine saygı göstermeli, taraf taassubuna düşmemelidir. İslâm'ın dışındaki
sistemlere şiddetle karşı gelinmelidir.
8 - Dünyada olan olaylardan haberdar olmalıdır. Dünya olaylarına gözünü kapamamalıdır.
Bilhassa, dini ilgilendiren konular hakkında...
9 - İslâm davası için çalışan kardeşlerine yardımcı olmalı ve onlara dua etmelidir.
Yanlışları da münasip bir şekilde, delilleri ile söylemelidir.
10 - Müslümanın derdini kendi derdi bilmelidir.
11 - Fakirleri imrendirecek şekilde güzel giyinmemeli, İnsanları da iğrendirecek gibi
olmamalı. Güzel, temiz ve İslâm'a uygun olmalıdır. Güzel, temiz derken Avrupa'lı bir
şekilde giyim anlaşılmamalıdır.
223
12 - Yaptığı cihadından dolayı maddî karşılık beklememelidir. Burası çok önemlidir.
Gözün kör olsun nefis, beni yakıyorsun Rabbim için yaptım, hepsini yıkıyorsun.
13 - Büyük, küçük demeden kim ne faydalı şey anlatıyorsa dinlemelidir.
14 - Şu açık saçık kadın (kadınlar için), şu kıravatlı, bıyıksız, sakalsız erkek (erkekler için)
mutlaka bana bakıyor diye düşünmemelidir. Çünkü, böyle düşünmek kişiye kompleks
verir, kompleks verince de tebliğini rahat yapamazsın.
15 - Halkın anlayışsızlığı karşısında anlayışlı olmalı pireyi deve yapmamalı, pireyi deve
yapanları kaldırıp atmamalı.
16 - İnsan bazen birkaç devre geçirir. Kah bunalımlı, gözü yaşlı, kah yağmak üzere olan
bulut gibi, kah ağlamak istediği halde ağlayamaz bir halde olabilir. İş bununla da bitmez,
öyle zamanlar gelir ki, günah işlemek onun yanında bir hiçtir. Namaz kılmak ona ölüm gibi
zor gelir. İşte, bu anlarını kontrol altına alır kendini bırakmaz ise, yani istemeyerek de olsa
namazına devam ederse, zor olan bu dönüm noktasını geçirir ve manen terfi etmiş olur. Bu
zor dönemden de yine ilimle çıkılır.
17 - Hangi yoldan tenkit gelirse gelsin önemsememezlik etmemeli, tenkide kulak verip,
hatalar varsa düzeltilmelidir.
18 - Tebliğ yaparken (vaaz verirken), cemaatin çokluğu seni aldatmamalıdır. Cemaatin
çokluğundan hüneri kendinden bilip gururlanmamalısın.
224
19 - Bilmediğin konu sorulunca, 'bilmiyorum' demekten utanmamalıdır. Allah (c.c)
korusun, yanlış fetva vermek belki insanı kafir eder.
Bir de şu hususa dikkat etmek lâzım. Peygamberimizin hayatını, sahabenin hayatını, hatta
diğer peygamberlerin hayatını anlatırken günümüz olaylarına kıyas ederek anlatmak
lâzım. Meselâ, yıllardır vaaz dinlerim, vaazlarda, Ebu Cehil şöyle yaptı, böyle yaptı, diye
anlatılır. Bir de buna Firavun ve Nemrut eklenir. Vaaz veren kişi, bunlardan bahsederken
günümüzdeki Ebu Cehil, Nemrut, Firavunlarla kıyas yapmadığından ben devamlı bu
kişilere kızardım. Halbuki, bunlar küfrü bayraklaştıran ilk kişiler olmakla beraber, kıyamet
kopuncaya kadar her asırda Ebu Cehiller, Firavunlar, Nemrutlar bulunacaktır. Hatta ilk
babalarına taş çıkartırcasına!
Allah'a ve Rasulüne inanmayıp veya inandığını sanan ve Allah'ın kanunlarından başka
kanunlar koyup, o kanunları insanlara zorla tatbik ettirmeye çalışan her insan, Ebu
Cehil'dir, Firavun'dur, Nemrut'tur. Bu böylece iyi biline. Neden bunları daha önce
bilmiyordum. Bizden bir önceki kuşak, Osmanlı şeriat devletinin yıkılış döneminde ve
arkasından Cumhuriyet dönemine tevafuk ettiklerinden dinlerini iyi öğrenemediler. Bunun
için de İslâm'ı tebliğ etmeyi unutmuş (tebliğ edenler de İslâm'ı iyi kavrayamadıklarından
iyi anlatamadılar) Batılı bir tip olayım derken, batmış gitmişler.
Zaman gelmiş geçmiş duymamışlar, Zifiri karanlığı gündüz sanmışlar. Uyumuş uyumuş
yine de doymamışlar, Sonra da uyanmadan geçip gitmişler.
Gül ile lâleyi ekmişler betona, Betonda gül biter mi, o sırrı anla. Unutulur demişler İslâm
zamanla, Hülyaları kurup geçip gitmişler.
Do'stlaringiz bilan baham: |