Yaktın beni alçak başım, Ben de seni yakacağım. Koparacağım seni, Canımı yaktığın gibi
Canını yakacağım.
Bu şiiri, yağcı, karakter fakiri er arkadaşı doğruca komutanına götürür. Komutan çok fena
sinirlenerek derhal eri çağırır.
— Ulan bu şiir nedir?
— Ne şiiri komutanım...
— Ulan eş... oğlu eş.... hâlâ utanmadan ne şiiri diyorsun. Kime yazdın bu şiiri?
— Başıma yazdım komutanım.
— Ulan ne demek bu? Kim senin başın?
— Bir başım var komutanım... Komutan hiddetle iki tokat patlatır.
— Çabuk söyle kimdir bu başın?
— Kendi başım komutanım, zaman zaman ağrıyor. Ağrısına dayanamıyorum, can acısı ile
bu şiiri yazdım... İşte ben de aynı misal, efkârlandığım hatta kahrolup hiç kimseye birşeyler
söylemediğim zamanlar derdimi defter sayfalarına dökmüştüm. Sırası gelince okuyorum.
Şimdi de genç kızlara okuyordum, tüm dikkatlerini bana vermişlerdi.
VASİYET
Allah'ın selamı üzerine olsun yavrum
Biliyorsun dünyada karışık durum
Sana bir vasiyet edeyim dinle
Ne ekersen dünyada gelir seninle
İtler, kopuklar senin arkanda yavrum
Akıllan senin aklında yavrum
Seni kandırıp ayırmak için Rabb'inden
Çalışırlar durmadan, bir saat dinlenmeden
Sinema, spor vesairelerle seni,
Meşgul ediyorlar, dinle bak beni.
Okudunsa bilirsin, ecdad nasıl çalışmış,
Biraz daha dirense dünyayı alacakmış.
Sonra gördük ya amelleri gevşeyince,
Kölesi olduk batılının iyice.
Bak maziye evladım, aklını güzel kullan
Sorar onu sana seni güzel yaratan.
Domuzlar sürüsüne aldanma yavrum,
Şimdi düşünemiyorsun seni anlıyorum.
Fakat düşünmemek mazeret değil,
Rabb'in soracak sana, akıl vermiştim bil.
Hayat uyku değildir, eğlence ise asla,
Gör ne olur evladım, insanlar hasta,
Bismillah ile başla, ilk önce ilim,
Sonra ibadetle de Allah Kerîm.
Sen meşgul olursan fotoroman vesair,
Akoğlan, Karaoğlan sonra kebair.
Diyor ki hadisinde Habibullah:
"Kim kime benzerse ondan olur" billah.(6)
Benzeme kefereye şekil ve ruh yapın ile,
(6) Sünen-i Tirmizî.
Al ondaki ilmi çalışıp aklın ile. Fen teknik bizim diyorlar inanma, Gerçeğin bir ucunu bak
anlatayım sana. Cebir bizim (7) ilk atılan top bizim (8), Ay'ı ilk keşfeden asırlar öncesinden
(9), İlk defa uçan insan (10) gemiyi yapan bizim (11). Bitki de konuşurmuş Batı buna
gülerken, Şimdi kabul ettiler, "Biz bulduk bunu" derken. Tüm canlılar, sudan, toprakdan
dönme (12) Bu gerçeği ilk defa bildiren ayet bizim. Dahası, adı geçen astronomik olayda,
"Uzay bitişikti" bildiren ayet bizim (13). Güneşin döndüğünü hayal etmezken Batı Yasin
sûresinde bildiren ayet bizim (14). Hele polen tozunu yeni bulurken ilim (15), Ondört asır
önceden bildiren ayet bizim. Ah... daha nice nice niceler, Senin dev gördüğün sahte
cüceler. Ah anlatabilsem dönen dolapları, Her zaman nefretle anacaksın onları. Onlara
sakın kanma yüce Rabb'ine dön, Çıkardılar seni raydan şimdi rayına dön.
(7) Cebir'i, Câbir isminde bir Müslüman bulmuştur.
(8) Havan topunu Fatih bulmuştur.
(9) Müslümanların İlim ve Medeniyete Hizmetleri - Osman Keski-
noğlu.
(10) Ahmet Çelebi.
(11) Nuh (a.s.)'ın gemisi.
(12) Ayet-i Kerime, Hadis-i Şerif.
(13) Enbiya: 30.
(14) Yasin: 39-40.
(15) Râd: 3, Zâriyat: 49.
Adımını doğru at lağıma düştü biri, Zararın neresinden dönersen olur iyi. Kalbini gösterip
de sakın bu yeter sanma, Münafık oyunudur, yavrum aldanma. Bu vasiyetimi ağlayarak
yazdım ben, Belki sen okurken çürür giydiğim kefen. Ölüm bizim içindir, başkasına
düşünme, Sen de gireceksin birgün kabir içine. Öyle bir şeydir anla, Rabbimiz'in sır ilmi...
Bir kiraz çekirdeği gömülünce çürüyüp, Sonra ağaç oluyor yeryüzünde büyüyüp. Bunları
düşünürsen kendine geleceksin, Yine de inanmazsan gidince göreceksin. (16)
Sessizce dinlediler. Baktım ki, üçü de bir hayli düşünceye dalmışlar.
— Nereden başlayayım?
— Bilmem...
— Siz bilirsiniz.
— Ben bilirsem, aynı konuyu biraz daha açmak istiyorum. Batı ilerlemiş, biz geri kalmışız,
bunun sebebi de güya İslâm dini imiş. Emperyalizm'in bir taktiği vardır. Böl, parçala, yut.
İşte bizi de bölüp, parçalayıp, yutmak istiyorlar. Çünkü, büyük lokmayı yutmak zordur.
Fakat küçük lokmayı yutmak kolaydır. Kardeşlerim, ne olur düşmanlarımıza inanmayalım,
Rabbimiz'in gücüne gider. Peygamberimizin de öyle...
Bugün Batı, hamamı tanımış ise bunu İslâm'a borçludur. Daha ikiyüz sene önce, Batı,
yıkanmayı günah sayıyordu. Hatta Azize Elizabeth, bu zevkden (yıkanmaktan) öyle
kaçınıyordu ki, kokmaya başlamıştı, etrafındakiler bu kokudan rahatsız oluyorlardı.
Dayanamaz hale gelince onu yıkanmaya zorlamışlardı...
(16) Mahkum Duygular-Emine Ö. Şenlikoğlu.
Fakat bu teşebbüslerinde pek muvaffak olamazlar. Çünkü, kadın su ile temas eder etmez
fırlayıp kaçar ve işlediği günahdan dolayı tövbe ve istiğfara başlar. (17) Hatta, bugün dahi
taharetlenmeyen kafirler, nasıl olur da benim kardeşime sahip çıkabilirler? Bu durum,
düşünülmeyecek kadar acı. Yüreğim parçalanıyor. İçlerinden biri:
— Sizin kardeşiniz kim?
— Siz... Sizler... Daha dün ortaokulda okurken, "Müslüman mısınız?" diye sorulunca
"Elhamdülillah Müslümanım" diyordunuz. Ama maalesef bugün, Allah'ı (c.c) inkar edecek
duruma geldiniz. Fare kedinin dişleri arasına girince bir daha tuzağa düşmemeye tövbe
edermiş. O bir hayvandır, onda akıl olmadığı için o ancak dişlerin arasında uyanır. Ama biz
öyle olmamalıyız. Biz, akılsız farenin tuzağa düştüğü gibi, tuzağa düşmemeliyiz. Bizi yoktan
var edeni sevmeli, O'na secde etmeliyiz. İnsanların kanunlarına kul değil, Allah (c.c.)ın
kanunlarına kul olmalıyız.
Aklı her şeyde delil gösterip, "Aklın kabul etmediğine inanmayın" dediler. Akıl nedir ki?
Nasıl olurda kendini anlayacak kapasitesi olmayan aklı, Allah'ı anlamakta, ahireti
anlamakta önder gösterebilirler? Binlerce gencimizi, aklı silah olarak kullanmak kaydıyla
dininden koparıp, anasından ayrılan yavru gibi yetim bırakıp gençliği çıldıracak duruma
getirdiler...
Melek gibi olan gençleri, kendi iğrenç ideolojileri uğruna yılan yaptılar.
(17) Garp Kaynaklarına ve Kur'an-ı Kerim'e Göre Hristiyanlık-Ziya Kazıcı.
Halbuki, akıl bir vasıtadır. Ulaşmak istediğimiz yöne götürüyor. Yönünü, sonunu bilmeye
kadir değildir. Neymiş, sanat akıl ile olurmuş. Sanat, aklın sermayesi değil, sanatçının
sermayesidir. Arı, bal yapar, bu bir sanattır. Balı insanlar için yapar. İnsanlar içindir,
arının gece-gündüz çalışması. Fakat, aynı insanı, zehirli iğnesi ile sokmak sureti ile komaya
sokar, bazen de öldürür. Arıda akıl olsa idi, hem gece-gündüz insanlar için çalışıp hem de
aynı insanları sokar mıydı? Tavuk, yumurta yapar. Yumurtayı yapmak, bir fabrika, bir
sanat isteyen olaydır. Yumurta da insan içindir. Fakat, insan yumurtayı almaya gidince,
tavuk tepesine biniverir. Misalleri çoğaltmak mümkündür. Neticede, sanat vardır. Fakat bu
sanat akıl ile meydana gelemez. Allah'ın kainata koyduğu düzen, zincirleme olarak akar
gider.. Şimdi... İster misiniz tavuk bize meydan okusun. "Haydi bakalım benim gibi civciv
yapın, ben civciv yapıyorum, siz hâlâ aya çıkmaktan bahsediyorsunuz" desin. Ne
diyebiliriz? Önemli olan sanat değildir. Allah (c.c), aya çıkmayı kullarına lütfetmiş,
gökyüzünde uçan kuşlar için, aya kadar uçacak imkan yaratırdı. Fakat öyle dilememiş,
oraya akıl vasıtası ile çıkmayı dilemiş. Bu demektir ki; aya kadar ulaşan akıl, ahirete kadar
da ulaşır.
Allah'ın kullarına bildirmediği sırları da vardır. Akıl hayatın belki bir zerresine
hükmedebilir. Ama kürresine asla.
AKIL
Do'stlaringiz bilan baham: |