Aşka Karşı Koyma



Download 1,16 Mb.
Pdf ko'rish
bet2/7
Sana02.03.2022
Hajmi1,16 Mb.
#477442
1   2   3   4   5   6   7
Bog'liq
Aşka Karşı Koyma - Samantha Grace ( PDFDrive )

Sör Thomas Mallory’nin efsanevi Kral Arthur, Lancelot, Guinevere ve
Yuvarlak Masa Şövalyeleri hakkında yazdığı romantik hikâyelerinin derleme
eseridir. İlk kez 1485’de basılmıştır, (ç.n.)
Kahretsin!” Centilmenin şaşkın nidası karşıdaki kaya larda
yankılandı.
“Ah, başka tarafa bakın. Lütfen, başka tarafa bakın.” Suyun
daha derinlerine gitmeye çalıştı ama kombine zonu dizlerinin
etrafına dolandı. Öne doğru sendelerken yüzüstü suya düştü,
saçları gözlerini kapatmış, öksürüp aksırarak sudan çıktı.
Çakıl taşlarına vuran çizmelerin ve sıçrayan suyun sesi
kalbini ağzına getirdi. Sendeleyerek ayağa kalktı, görüşünü
kapatan saçlarını kaldırdı. Kollarım göğüslerinin üzerinde
kavuşturdu.
“Dur!”
Yabancı durdu, dizlerine kadar suyun içindeydi. Koyu
kaşları Vivi’nin hayatında görmediği kadar çarpıcı mavi
gözlerin üzerine düşmüştü.
“Yardıma ihtiyacınız var sanmıştım.”
Burnundan soluyordu. “Yüzme konusunda yok.”
Bakışlarının yoğunluğu Vivian’ı öfkelendiriyor, ettiği
hakareti unutturuyordu. Yavaşça geri geri gitmeye başladı. Su
burnunun ucundan damlıyordu ama durdurmak için bir hamle
yapıp kendisini teşhir etmeye kalkışmadı.
Eğer bir centilmenin önünde yarı çıplak olduğu duyulursa ...
Owen ile olan durumdan bir milyon kez daha feci olurdu.
Hele Londra’dan biri öğrenirse bu felaket onu mahvedebilirdi.
Centilmen hâlâ gözlerini üzerinden ayırmamıştı.
“Lütfen, bön bön bakmaya bir son verecek misiniz?”
“Özür dilerim.” Elleri ile gözlerini kapattı, dudakları yu karı
doğru kıvrıldı. “Tehlikede olmadığınızı anladığımıza göre
belki de sorumu cevaplayabilirsiniz. Su perisi misiniz, yoksa
aşırı faal hayal gücümün bir oyunu mu bu?”


Sesi, gülme isteğini bastırıyormuş gibi tınlıyordu. Durumu
yeterince ciddiye almıyordu galiba.
“İkincisi. Şimdi gidin.”
Centilmen güldü ama gözlerini kapalı tutmaya devam etti.
“Oldukça gerçek görünüyorsunuz. Belki de en yakın çiftliğin
sütçü kızısınız. Görevlerinizi yerine getirmek yerine kendinizi
boğmaya 
çalıştığınızı 
işvereniniz 
biliyor 
mu?”
“Boğulmuyordum. Ayrıca mülke izinsiz giren, istenmeyen
kişilerle konuşacak vaktim de yok.”
Takip edip etmediğini izleyerek yüzmeye devam etti.
Gözleri hâlâ kapalı yerinden kıpırdamadan durması hızla atan
nabzını bir parça yavaşlattı.
“Başka türü var mı?”
Daha derinlere ulaşarak boynuna kadar suyun içine girdi.
“Neyin?”
“Mülke izinsiz girenlerin. İstendikleri olur mu? Anlam
olarak mülke izinsiz girmek-”
“Ne anlama geldiğini biliyorum. İyi günler beyefendi.”
Tekrar güldü ve gözlerini kapadığı elini indirdi. “Ukalanın
tekisin. Adm ne?”
Vivi’nin gözleri büyüdü. Gerçek bir centilmen onu hiç
görmemiş gibi davranırdı. Diyelim ki suyun içinde yarı çıplak
olduğunu fark etti, ismini öğrenmek istemezdi.
“Önemli biri değilim. Lütfen artık gidin.” ihtiyacı olan son
şey, komşu kasabalara utanç verici karı şılaşmalarını yayan
bir misafirdi. Dunstable’da adı çıkabilirdi.
Yine.
Ve Ash öfkeden delirebilirdi.
Yine.
Pis pis sırıtarak, “Eğlenceni mahvettim, değil mi?” dedi.
“Belki de gitmeden önce bana yardımcı olabilirsin.”


“İstediğiniz her neyse yeteneğim olmadığına eminim.”
Aralarındaki mesafeyi daha da açarak geri geri yüzdü.
“Yeteneğe gerek yok.”
Adam sudan çıktı, çizmesine asılıp içindeki suyu boşalt tı.
“Çizmelerimi daha yeni aldım ve seni kurtarmak için rezil
ettim.”
“Kurtarılmaya ihtiyacım yoktu.” Gerçekten de Vivi çok iyi
bir yüzücüydü. Neden söylediklerini dinlemiyordu?
“Tabii ki yoktu.” İğneleyici ses tonu Vivian’ı sinirden
kudurttu ama karşılık veremeden yabancının muhteşem
gözleri tekrar üzerine kilitlendi. “İhtiyacım olan şey
Brighthurst Malikânesi’nin nerede olduğu. Yolu biliyor
musun?”
“Brighthurst mü?” Bakışları adamın üzerinde gezinirken
tüm nefesi bir ıslık sesiyle içinden akıp gitti. Pahalı kesim
şarap rengi ceketi tozlanmış, uzun çizmeleri dediği gibi
mahvolmuştu ama buralardaki pek çok centilmene göre daha
modaya uygun giyindiği kesindi.
Yüce Tanrım, hayır!
Bu centilmen Lord Ellis olamazdı, gelmesine daha birkaç
gün vardı. Belki de yanlış duymuştu.
Boğazını temizledi. “Siz ... siz Brighthurst Malikânesi mi
dediniz?”
“Demircinin tarifine göre yaklaşmış olmam lazım.”
Tatlı çilek reçeli aşkına! Kont olmalı. Bu kadar erken
Brighthurst Malikânesi’nde ne işi var? At arabası nerede?
“Ben, ben bilmiyorum...”
Atma binerken yüzü asıktı. “Leydi Brighthurst’ü
tanımadığınızı söylemeyin.”
Tanımadığını söyleyemezdi. Yalan söylememek en iyisiydi.
“Gitmeniz...” Parmağını uzattı. tarafa gidin.”


Bakışları parmağını izledi. “Hangi taraf? Geldiğim yön
mü?”
“Evet, bence. Belki.”
“Evet mi belki mi?”
“Şey, bence başka birine sormalısınız.”
Kaşını kaldırdı ve etrafa bakındı. “Başka birine mi
sormalıyım? Kime, Tanrı aşkına?”
“Bağışlayın beni, efendim, gerçekten gitmem lazım.” Karşı
kıyıya yüzüp taşlı kıyıya tutundu.
“Bir dakika. Bana cevap vermen lazım. Geldiğim tarafa
doğru mu gitmeliyim?”
“Iı, evet!” Yüce İsa, en sonunda yalan söylemişti. Hem de
bir konta. Vivi’nin kalbi kulaklarında atıyor, karşıdan gelen
cevabı duymasını engelliyordu. Gözlerini kırptı. “Pardon?”
“Sıkıntınız için bir şey isteyip istemediğinizi sordum. Birkaç
şilin belki?”
“Hayır!” Ulu Tanrım, hayır. Bir de parasını alamazdı.
Aşağıya doğru sürüklemeye çalışan akıntıya karşı savaşırken
eklemleri ağrımıştı.
Atını suya yaklaştırdı. “Yardıma ihtiyacınız olmadığına
emin misiniz? Yine boğulma tehlikesi içindesiniz sanki?”
“Yüzme biliyorum,” dedi kenetlenmiş dişlerinin arasından.
Centilmen alnını ovuşturdu. Bırakıp gitmenin akıllıca olup
olmadığına kafa yoruyor gibi görünüyordu.
Vivian yan taraftaki dik bayıra baktı. Biraz çabalaması
gerekiyordu ama tepeye ulaşabilirdi. Tabii, centilmen onu
bırakırsa. “Endişeniz için teşekkür ederim ama gidebilirsiniz
artık.”
Kaşıktan damlayan bala benzeyen bir gülümseme
dudaklarına yayıldı. “Çok küstahsınız. Tırmanırken dikkat
edin. Kendinize zarar verdiğinizi görmek istemem.”


“Bana bir şey olmaz ama teşekkürler tekrar.”
Başını sallayarak, dizginlerini çekip atını ormana doğru
çevirdi.
Çok fazla zamanı yoktu. At ve binicisi gözden kaybolur
kaybolmaz, Vivi dirseğini taşa dayayıp bacağını tepeye attı ve
yumuşak bir homurtuyla sudan çıktı. Ayaklarını iterek
bacaklarına dolanan kombinezonunu tekmeledi ve toprak
setin kıyısından sallanan geniş ağaç kökünü tuttu. Tutuna
tutuna hızla tepeyi tırmandı, aklı karman çormandı.
Lord Ellis, Brighthurst’e neden bu kadar erken gelmişti?
Neden tam da bu anda gelmek zorundaydı? Vivian kendini
dünyanın en şanssız insanı addediyordu.
Ayakları toprağımsı bir koku yayan koyu çamurda kaydı.
Yanan avuçlarını umursamayarak daha da sıkı tutunup
tırmanmaya devam etti.
Tepeye vardığında hızla kıyafetlerinin olduğu yere koştu.
Lord Ellis ondan önce eve varamazdı. Bu olamazdı.
Düşünmek, o gelmeden önce ne yapacağını çözmek için
zamana ihtiyacı vardı. Batan gemiden farksız olan durumunu
kurtarmak için bir yol bulmalıydı. Kuzen Patrice için bir kez
daha hayal kırıklığı olmaya dayanamazdı.
Uzaktan birinin kendisine seslendiğini duydu. Hizmetçi
siydi.
“Leydi Vivian, buradasınız. Her yerde sizi aradım.”
Winifred çayırdan kendisine doğru geliyordu. “Fırtına çıkacak
gibi. Eve dönseniz iyi olur.”
Kuwetli rüzgâr çayırdaki otları çılgınca savurdu. Vivi buruş
buruş olmuş elbisesini yerden kaptı. “Winnie! Çabuk gel. Çok
kötü bir şey oldu.”
Hizmetçisi koşmaya başladı. “Leydim, ne oldu?
Yaralandınız mı yoksa?”


“Hayır. Öyle bir şey değil. Giyinmeme yardım et lütfen.”
Winnie korsesini ve jüponunu kaptı ama Vivi eliyle itti.
“Zamanımız yok. Gerisini odama vardığımızda giydirirsin.”
“Anlamıyorum leydim. Ne oldu?”
Hizmetçisi iç çamaşırlarını omzuna attı, kumaş ıslak
bedenine yapışmışken eteklerini çekiştire çekiştire elbiseyi
Vivi’nin başından geçiriverdi.
Vivian, başını elbiseden çıkardığında parlak güneşi örten
büyük bir bulut gördü. Hava boğucu ve ağırdı. Saldırmak için
toplanıyormuş gibi duran ufuktaki gri bulutlar fırtınanın
habercisiydi. Çok hızlı hareket ediyorlardı. Tıpkı Lord Ellis
gibi Vivi’yi hazırlıksız yakalamışlardı.
Hizmetçisi elbisesini ilikleyemeden, Vivi koluna girip eve
doğru sürüklemeye başladı.
“Leydi Vivian, neden böyle davranıyorsunuz?”
“Ah, Winnie. Başım gerçekten belada. Lord Ellis az sonra
kapımızı çalacak. Acele etmeliyiz.”
“Lord Ellis mi? Ama gelecek haftaya kadar burada
olmayacaktı.” Winnie durdu, kendisini sürükleyen Vivian’ı da
durdurdu. Vivi’nin yüzünü yakalayıp gözlerinin içine
bakarken kaşını kaldırdı. “Başınızı taşa falan çarpmadınız,
değil mi?”
Vivi hizmetçisinin ellerini indirdi. “Aklımı kaybetmedim.
Haydi, gidelim.”
Çakan şimşek yere ulaştığında gök gürültüsü altlarındaki
zemini titretti.
Hizmetçisi Vivi’nin koluna sarıldı. “Acele etmeliyiz,
leydim.”
“Ben de bunu söylemeye çalışıyorum. Lord Ellis beni
yüzerken yakaladı, şimdi de Brighthurst’e doğru gidiyor.”


Winnie’nin gözleri kocaman açıldı. “Merhametli Tanrım.
Kont sizi kombinezonunuzla yüzerken mi yakaladı? Aman
Tanrım. Bu durum korkuncun da ötesinde.”
“Yüreğime su serptiğin söylenemez.” Rüzgâr çayırı
kırbaçlayıp Vivi’nin ıslak elbisesini üzerine yapıştırırken
kenetledikleri elleriyle eve doğru koştular. Eve girip içeri
süzüldükleri sırada yağmurun ilk damlaları toprağa düşmeye
başlamıştı.
Vivi titriyordu. Hizmetçisi kolunu omzuna attı. “Yukarı
çıkalım, Leydi Vivian. Fena üşüteceksiniz.”
Bu noktada ölüm daha kolay bir çözüm olabilirdi. “Ash beni
bu sefer kesin rahibe manastırına yollayacak.”
Winnie sıkıca sarıldı. “O zaman beni de yollamak zorunda
kalır. O zavallı Merhamet Rahibelerini tek başınıza
mahvetmenize izin veremem.”
Vivi neredeyse kahkaha atacaktı ama bu perişan hâliyle
gülmek epey zordu. “Bunu benim için yapar miydin, Win?
Belki yanımda olursan o kadar da korkutucu olmaz.” “Puu!”
Hizmetçisi eline vurdu. “Bir şekilde halledeceğiz. Ama önce
ıslak kıyafetlerinizden kurtulalım.”
Yan yana merdivenlerden çıktılar ve Vivi’nin yatak odasına
giden koridoru hızla yürüdüler. Kapı kapanır kapanmaz Vivi
ıslak elbisesiyle güreşmeye başladı. Winnie yardım etmek
için koşturdu. Kirlisinin yerini kuru ve temizi geçer geçmez
Lord Ellis’den bir iz var mı görmek için Vivi soluğu
pencerenin kenarında aldı. Çakıl yolda in cin top oynuyordu.
“Aman Tanrım. Yağmur deli gibi yağıyor.”
Kör edici bir şimşek ve ardından gelen gök gürültüsü ile
Vivi çığlık atarak geriye zıpladı.
Yağmur kulakları sağır eden şiddetiyle cama vuruyor, kara
bulutlar gün ışığını yok ediyordu.


“Bütün pencerelerin önüne mum koymalıyız, herkese
söyle.”
“Peki leydim.”
Derinden gelen bir gümbürtü ile pencere çerçeveleri titredi.
Kalbi, kaburga kemiklerine vuruyordu. Lord Ellis kandırıldığı
için boğazını kesecekti. Tabii, hâlâ hayattaysa.



Download 1,16 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish