yıp bunun yerine
türkî, türk(î) tili, türkî lafzı, türk elfâzı, türkçe, türkçe til
gibi
genel terimleri tercih etmişlerdir. Daha sonra “Çağatay” sözcüğünü kullanacak
olan Ali Şir Nevayî de
Muhakametü’1-lugateyn
’de
Türkî, Türkçe
ve
Türk tili
te-
rimlerini tercih etmiştir: “Sart ulusını
ñ
erz
a
lidin eşr
a
fı
g
aça ve
c
a
m
i
sidin d
a
niş-
mendi
g
aça h
i
ç k
,
aysı Türk tili bile tekellüm k
,
ıla almaslar” [Sart halkının en aşa-
ğısından en ileri gelenine, ümmîsinden bilginine kadar hiç biri Türk dili ile ko-
nuşamaz].
8
Buna karşılık Nevâyî, devrinin edebî dilini belirtmek için
Mizânü’l-
evzân
adlı eserinde,
Çağatay lafzı
terimini kullanmıştır:
“
c
Acem şu
c
a
rası ve
Fürs fu
s
a
ha
sı her k
,
aysı usl
u
bda kim söz
c
ar
u
sı
g
a cilve vü nüm
a
yiş birip irdiler,
Türk tili bile k
,
alem sürdüm ve her niçük k
,
a
c
idede kim ma
c
nâ ebk
a
rı
g
a z
i
b ü
a
r
a
yiş körgüzüp irdiler, Ça
g
atay laf
z
ı bile k
,
alem urdum” [Acem şairleri ve Fars
fasihleri hangi üslupta söz gelini ortaya koymuşlarsa (eser vermişlerse), ben de
Türk dili ile kalem oynatarak yazdım ve hangi kaidede mana güzellerini süsle-
mişlerse, Çağatay sözleri ile ben de süsledim].
9
XVII. yüzyıl yazarlarından Ebu’l-gazi Bahadır Han da
Şecere-i Terâkime
ve
Şecere-i Türk
adlı eserlerinde bu dönemin dili için
Türkâne, Türk
i
ve
Türk tili
terimlerini kullanmıştır: “Barça bili
ñ
kim bizdin burun Türk
i
t
a
r
i
h aytk
,
anlar
Arab
i
lu
ga
tlarnı k
,
oşup tururlar ve Fars
i
ni hem k
,
oşup tururlar Türk
i
ni hem sec
c
k
,
ılıp tururlar. Özlerini
ñ
hünerlerin ve üst
a
dlık
,
larını halk
,
g
a ma
c
l
u
m k
,
ılmak
,
üçün biz munlarnı
ñ
h
i
ç k
,
aysısını k
,
ılmaduk
,
. Anı
ñ
üçün kim bu kit
a
bnı ok
,
u
g
u-
çı ve tınla
g
uçı elbette Türk bol
g
usı turur. Bes Türklerge Türk
a
ne aytmak
,
kerek
t
a
olarnı
ñ
barçası fehm k
,
ıl
g
aylar” (
Şecere-i Terâkime
, 66a-15).
10
(Bizden önce
Türkçe tarih anlatanların, halka hünerlerini ve üstadlıklarını göstermek için
Arapça ve Farsça sözcükler kattıklarını; Türkçe seci yaptıklarını hepiniz bilin.
Bu kitabı okuyan ve dinleyen Türkler olacağı için, biz bunların hiç birini yap-
madık. Gerçekten de hepsinin anlayabilmesi için Türklere Türkçe söylemek
gerekir).
11
Yazar
Şecere-i Türk
adlı eserinde ise, eserini Türk diliyle yazdığını
Çağatay Türkçesi’nden bir kelime bile katmadığını şöyle belirtmiştir: “Bu t
a
-
r
iq
ni yahşı yaman barçaları bilsün te
.
p Türk
i
tili birlen aytdım, Türk
i
ni hem an-
dak
,
aytıp men kim beş yaşar oğlan tüşünür. Bir kelime Ça
g
atay Türk
i
sidin ve
F
a
rs
i
din ve
c
Arabîdin k
,
oşmay men, r
u
şen bolsun te
.
p” [Bu tarihi iyi ve kötü her-
kes bilsin diye Türk diliyle söyledim. Türkçeyi de öyle söyledim ki beş yaşında-
ki çocuk (bile) anlar. Açık olsun diye Çağatay Türkçesinden, Farsçadan ve
Arapçadan bir sözcük bile katmadım].
12
Do'stlaringiz bilan baham: