56
hukukunun Şer’i Şerifin hilafına hareket etmeyeceği ön kabulü ile had unsurları
oluşmamamıştır” şeklinde tevile gitmişlerdir. Baktı’ya göre ise eğer suç
unsuru
oluşmadıysa nasıl had cezası yerine tazir verilebilir? Cezanın şeklinin değiştirilmesi gayri
şer’i olduğunu göstermez. Nitekim suç olarak hâlâ kabul edilmektedir. Cezanın
değiştirilmesi onu suç olmaktan çıkarmaz ve gayri şer’î kılmaz.
Kanaatimizce tazir ifadesi sadece ödünçleme yoluyla kullanılarak had verilmemiştir
şeklinde genellemek doğru olmaz. Çünkü had verilen yerde gerçekten had uygulanmış
olabilir. Şer’iyye sicillerinde hırsızlık suçuyla ilgili yapılan bir çalışmada had
uygulandığı, kayıtlarda elin bilekten kesildiği ifadesi vardır. Çalışmada fetva mecmuaları
ve kanunnamalerde de hırsızlık suçunun cezası el kesme olduğu vurgulanmış ancak
kanunnamelerde başka türden cezalara da yer verilmiştir. XVI ve XVII. yüzyıllara ait 117
tane defterin incelendiği çalışmada beş tane had cezası verildiği tespitine yer verilmiştir
230
Uygulanan had cezaları işlenen suçlara nispetle azdır. Bu bağlamda Osmanlı’da hem içki
içme cezası olsun hem de hırsızlık cezası olsun doktrini uygulamada esnek davranıldığı
söylenebilir. Dönemin sosyal şartları gereği ya da suçtaki şüpheler gereği had cezası
düşürülmüş olma ihtimali bulunsa da incelenen defter sayısı ve işlenen suçların detayı
gereği had cezasının düşürülmesinden ziyade yerine başka cezaların uygulanmış olması
ihtimali kanaatimizce daha uygundur. Şunu da unutmamak gerekir ki eğer sicilde had
ifadesi geçiyorsa bunu başka bir manaya hamletmek doğru olmaz. İçki içme suçuna da
verilen cezalarda bu cezanın Kur’an’da sabit olmaması sebebiyle
bir miktar esneklik
gösterilmiş olabilir. Ama bu had cezasının hiç uygulanmadığı anlamına gelmez.
İncelediğimiz şeriyye sicillerindeki diğer had davaları şunlardır.
Sebeb-i tahrîr-i sicil budur ki Karye-i Kadı’da âmil olan Mahmud nâm kimesne şer‘-i
şerîf meclisine İlyas b. Abdullah’ı ve Kāsım b. Abdullah’ı ihzâr eyleyip takrîr-i merâm
kılıp dedi ki ikiniz şürb-i hamr eylediniz mezkûrlardan suâl olıcak ikrâr eylediler ba‘de
ikrârihimâ sicil olunup hadd verilip tescîl olundu.
231
230
Ömer Menekşe, XVII ve XVIII. Yüzyılda Osmanlı Devletinde Hırsızlık Suçu ve Cezası, Dr. Tezi,
İstanbul, 1998, s.111, 112
231
Üsküdar Mahkemesi, 09 Numaralı Defter, 25a-1
57
Sebeb-i tahrîr-i hurûf oldur ki İshak b. Abdullah şürb-i hamr ettiğine Muhzır başı
Mehmed Çelebi b. Hamza ve Ahmed b. Ali yalan şehâdet edip hadd vuruldu.
232
İçki içen Habbaz Alagöz b. Abdullah, diğer Alagöz b. Abdullah el-Irgad ve Hamza b.
Abdullah ed-Dellâk’a had vurulması tafsîl oldur ki nefs-i Üsküdar’dan nâm kimesneler
mübârek Şa‘bân içinde gece ile şürb-i hamr ettiklerine şer‘-i şerîf meclisinde ikrâr
ettiklerinden sonra hem-sohbetleri olan Yusuf b. Abdullah el-Bostânî mukābele bi’l-inkâr
ettiğinde gıbbe’l-istişhâd udûl-i müslimînden Kabil b. Abdullah el-Müezzin ve Eskici
Şevki b. Kasım biz ağzını koktuk mezkûr Yusuf’un ağzında hamr kokardı deyip şürb-i
hamr ettiğine şehâdet ettiler ba‘dehû mezkûrûna had vurulmak hükm
olup sebt-i sicil
olundu.
233
Yukarıdaki davada had verilmiş olsa da her davada aynı olmamış benzer davalarda tazir
verilmiş bazı davalarda ise yalnızca suçun kayıt altına alındığı bilgisi verilmiştir.
Sebeb-i tahrîr-i kitâb budur ki Sevindi Memi b. Hacı Veli sarhoşla mahallede haykırdığı
ve sarhoş olup süci içtiği şuhûd-ı udûl ile ve ikrar ile sâbit oldukda ta’zir olunup deftere
sebt olundu.
234
Vech-i tahrir-i sicil budur ki Bali b. Umur Maltepe nâm karyede sarhoş meclis-i şer’a
gelüp şürb-i hamr ettim, deyû ikrâr edip bi’t-talep kayd-ı defter olundu.
235
Sebeb-i tahrîr-i sicil budur ki Mustafa Bey b. Abdullah meclis-і şer‘a İbrahim b. Kaya[’yı]
ihzâr edip dedi ki işbu İbrahim hamr içmiş dedikde mezbûr İbrahim ikrâr edip dedi ki
ahmar içtim deyû ikrâr edip bi’t-taleb tescîl olundu. Tahrîren fî evâsıtı Şevvâl fî sene
940.
236
Do'stlaringiz bilan baham: