3.2.2. Pasif İstihdam Politikası
Pasif istihdam politikaları, istihdam oluşturmak, işsiz kişilere iş bulmak ve işsizlik
haddini düşürmek yerine, işsiz kimselere belirli bir tutarda iktisadi güvence
sağlamaya yönelik tedbirler için istihdam probleminin olumsuz neticelerini ortadan
kaldırmak hedeflenmektedir. Pasif istihdam politikaları, genel manada işsizlik
sigortası ve yardımı uygulamaları olarak ortaya çıktığı görülmektedir (Koray,2005:
225).
Pasif istihdam politikaları gelişmiş ekonomilerde daha ağırlıklı olarak uygulanan,
işsizlik sorunu sebebiyle meydana gelen satın alma gücünün düşmesini önleyerek
işsizliğin sebep olabileceği toplam talep eksikliğinden kaynaklanan işsizliği
önlemeye dair politikalardan alınmaktadır (Biçerli,2009: 222).
Bu politikanın bir aracı olarak işsizlik sigortasıyla alakalı kanuni düzenleme Türkiye
Ekonomisinde 25.8.1999 tarih ve 4447 sayılı yasayla faaliyete geçirilmiştir. 4447
sayılı yasa, işsizlik sigortasıyla alakalı uluslararası belgelerde yer alan asgari teknik
ve normları içermekte; issiz kalan kimselere belirli bir süre gelir güvencesi, yeni bir
işe yerleştirmeyi ve işsiz kaldığı dönemi içerisinde mesleki eğitim faaliyetleri
sağlama gibi unsurları birlikte içermektedir. İşsizlik sigortası, yasa kapsamına giren
sigortalı isçiler için mecburi tutulmuş ve ekonomi genelinde icra edilmek üzere 1
Haziran 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir (Güney, 2009: 154).
3.3. İşsizlik ve Ekonomik Büyüme İlişkisi
Küreselleşmenin hız kazandığı son dönemlerde işsizlik ve ekonomik büyüme
arasındaki ilişki, birçok araştırmacının ilgi odağı haline gelmektedir. Ancak iktisat
57
yazınında işsizlik ve büyüme arasındaki ilişkinin yönü hakkında bir konsensüs
sağlanmış değildir.
İktisadi yapıların değiştiği, yenidünya düzeninin oluştuğu küreselleşen bir yapı
içerisinde, ekonomilerin sürdürülebilir büyümenin arzusu içerisinde oldukları çok
açıktır. Önemli olan nokta sürdürülebilir büyümeyi aktif istihdam politikalarıyla
değerlendirebilmektir. Ekonomik büyüme üzerinde birçok kanaldan etkili olan
işsizlik sorunu, politika yapıcıların dikkat etmesi gereken bir husus olarak
görülmektedir. Bu çerçevede şu anlaşılmaktadır ki ekonomilerin temel hedeflerinden
bir tanesi hem ekonomik büyümeyi gerçekleştirmek hem de istihdamın artmasına
katkı sunmaktır. Bu bağlamda istihdamın artması, karar birimlerinin gelirlerinin
artmasına neden olmaktadır. Bu durum, karar birimlerinin yurt içi ve yurt dışı
tüketimlerini arttırmalarını beraberinde getirmekte ve ekonomide daha fazla üretim
yapılmasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla daha fazla üretim daha fazla işçiyle
yapılabileceğinden, işsizlikte bir azalma kaydedileceği düşünülmektedir (Berber,
2011: 1-16).
Teorik beklenti her ne kadar böyle olsa da işsizlik ile büyüme arasındaki aktarım
mekanizması farklı şekillerde de karşımıza çıkabilmektedir. Bu konuda yapılan
çalışmalarda farklı ülke gurupları ve farklı zaman aralıklarıyla değişken sonuçlarla
karşılaşmak mümkündür. Bunun sebepleri arasında teknolojik gelişmenin yaşanması,
makineleşmenin artması ve yapısal reformların yaşanması gibi bir takım durumlar
sayılabilir. İstihdamsız büyüme olarak isimlendirilen bu olgu ile teknolojik gelişimin
makineleşmenin ve yapısal reformların sürekli arttığı bir ekonomide işsizlik
sorununun ortaya çıkması kaçınılmazdır. Yani, bir yandan ekonomik büyüme
gerçekleşirken diğer yandan işsizlikte bir artış yaşanması, bu ekonominin istihdamsız
büyüdüğünü göstermektedir. Bu bağlamda politika yapıcıların, sürdürülebilir bir
büyüme, karar birimlerinin gelirlerinde bir artış ve işsizlik sorununun çözümü için,
nitelikli iş gücünü arttırmaları gerekmektedir. Bu doğrultuda ekonomide büyümenin
gerçekleşeceği ve işsizliğin azalarak genel refahın artabileceği umulmaktadır.
58
Do'stlaringiz bilan baham: |