FİZİK BEDEN VE ENERJİ BEDEN
Sovyetler'de, beden dışı seyahat yapabilen yogiler üzerinde çalışmalar yapılmaktadır.
İnsanlar, kriz, koma veya trans halinde bulundukları zaman, anesteztik tesir altında enerji
bedeni kendiliğinden dışarı atabilirler. California Üniversitesinden Dr. Charles Tart ve
Arkansas ESP Kurumu Direktörü Harald Sherman Astral seyahat mevzuunda çalışıyorlar.
Tehlikeli ameliyatlarda, donma gibi ölüm başlangıcı durumlarında da bu çeşit infisallere
(ayrılmalara) rastlanıyor. "Le Monde Et La Vie" dergisinin Mart 1963 sayısında, buna dair
bir vak'a anlatılır: İngiliz protestan rahibi L. J. Betrand, İsviçre'ye yüksek dağları gezmek
isteyen bir çocuk grubunu götürmüştü. Lucerne civarında, saat ikide dağa tırmanmaya
başladılar. Kayalıkları tırmandıktan sonra, "Buzullar" mıntıkasına vardıklarında rahip
kendini yorgun hissetti. Çocukları rehbere emanet etti ve onlara takip edecekleri yolu tarif
ederek başka bir yere ayrılmamalarını tembih etti.
Çocuklar ayrıldıktan sonra düzlük bir yere oturarak dinlenmek istedi. Fakat az sonra derin
bir uyku üzerine çöktü.
Birden uyandığını sandı. Yavaş yavaş şuuru avdet ediyordu. Fakat dehşetle artık kendi
vücudunda olmadığını anladı. Şuuru bir balon gibi bu vücudun üzerinde
dalgalanmaktaydı. Uyumuş, hareketsiz vücudunu bir heykel gibi seyrediyordu. Kolunu,
bacağını oynatmak için gösterdiği bütün gayretler boşuna idi. Yerdeki vücud kendine
yabancı gibiydi.
(249-a ) Diyanet Gazetesi, Sayı: 285.
Birkaç dakikalık telaş ve korkudan sonra, bu yeni halin hiç fena olmadığını farketti.
Kendini çok hafif, yorgunluktan, her türlü acıdan ve fiziki bağlardan uzak hissediyordu.
Birçok tecrübe ona gayret sarfetmeksizin hareket edebileceğini gösterdi. Dik yamaçlar
boyunca uçuyor ve buzlu dağ havasında bir kuş gibi yükseliyor, göz açıp kapayana kadar
istediği yere gidiyordu.
Bu ona bir fikir verdi, acaba çocuklar ne yapıyorlardı? Bunu düşünür düşünmez kendini
onların arasında buldu. Ve hayretle kendi tarif ettiği yoldan gitmemiş olduklarını gördü.
Boş yere onların dikkatini çekmeye çalıştığı halde kimse kendisini görmedi.
Hatta bir ara yemek molası veren gruptakilerin, kendine ait yiyecekleri de afiyetle
midelerine indirdiklerini gördü. Onların etrafında uzun zaman kalarak söylediklerine,
hareketlerine dikkat etti, sonra da hâlâ derin bir uykuda olan vücudunun yanına döndü.
O zaman Lucerne'deki otelde karısının ne yaptığını görmek aklına geldi. Otelin antresini,
garsonları, kalabalığı gördü. Bir otomobil geldi ve içinden karısı indi. Yanında dört kişi
vardı'. Onların dikkatini çekmeye çalıştı. Fakat evvelki teşebbüsü gibi, bunda da muvaffak
olamadı. Ancak, onların otomobilden indiklerini, karısının bavulları nasıl yerleştirdiğini,
sonra nasıl çay içtiğini gördü.
Fakat, birden bir rahatsızlık hissetti. Lucerne'deki manzara kayboldu ve kendini
vücudunun yanında buldu. Yol arkadaşları gelmişler ve onu donarak öldüğünü
zannetmişlerdi. Fakat rehberler kalbini dinleyerek attığını anlamışlar, şimdi onu kendine
getirmeye çalışıyorlardı. Kendine geldiğinde ruhî infisalden sonraki gördüklerini teker
teker anlattı. Hepsi de hayret ettiler. Keza karısı da meseleye akıl erdiremedi. Çünkü, gerek
çocuk grubu, gerek kendisinin başından geçen olayları en ufak teferruatına varıncaya kadar
anlatmıştı.
Bu olay İngiltere'de, "Society For Research" tarafından incelenerek doğruluğu kabul edildi.
Ölümle birlikte, fizik bedenle enerji beden alâkasının sona erdiği söylenir. Medyumların
raporlarına göre, enerji beden, fizik bedenimizin içindedir ve tam duble durumundadır.
ÖLÜMLE, ET KILIFINDAN ÇIKAR VE BİZ YAŞAYIŞIMIZA ENERJİ BEDEN (RUH)
OLARAK DEVAM EDİP GİDERİZ. (250)
RÜYALAR
Bazı ilim adamlarının hâlâ beyin işlemi saydıkları rüyaların üç yönü, onun insanda ruh
bulunduğunu kesinlikle ispatlar.
a) Geleceği açıkça belirten rüyalar.
b) Hiç gitmediğimiz yerleri önceden rüyada görme ve rüyadaki iç spikerin bize verdiği
izahlar. Rüyalarda iç spiker vardır. Gördüğümüz bir rüyayı anlatırken, "Ben şehre
gitmişim. Orası filan şehirmiş, bir kimse gördüm, o kimse falanca imiş" dediğimiz zaman,
bu bilgiyi, bize, görünmeden söylediğini farkederiz. İşte bu spiker, iç dünyamızdaki "Ben"
(ruh), asıl kişiliğimizdir. Ölümsüz olan odur.
C) Bir günlük bebeğin uyurken gülmesi... Bu olay, "Rüyalar gündüz yaptıklarımızın
tekrarıdır", tezini tamamen yok etmektedir. Bebekler ancak 25-40 günlükken gündüz
gülerler. Halbuki doğduğu günden itibaren rüyasında gülmeye başlar.
Bilhassa ruhun varlığını ispat eden delillerden birisi de doğru rüyalardır. Madde olan
beden, zaman ve mekâna bağlıdır. Halbuki doğru rüyalarda insan zaman ve mekânı
aşmaktadır. İşte bu durum madde ötesi ruhî bir hakikati ispat eder. Ayrıca nice kimseler
vardır ki, zühd ve takvasına, İslâm'a sarılmasına uykuda gördüğü rüya sebep olmuştur.
Nitekim, Hz. Peygamberimizin (s.a.v) dedesi Abdülmuttalib de gördüğü rüya ile Zemzem
kuyusunu ve oradaki hazineyi bulmuştu.
(250) Ruhun Varlığının İlmî İspatı - Abdullah Aymaz.
"Kayravan'da, Ebu Muhammed Abdullah Bağanasi adında salih bir adam vardı. Kaybolan
mallarını yerini rüyasında kendisine söylerlerdi. İnsanlar ona gelirler, falanın vasiyet
etmeden öldüğünü, mevcut malının yerinin bilinmediğini söylerler, o da Allah'a dua edip
yatar, ölen kimse rüyasında kendisine gösterilir ve ondan malın yerini öğrenirdi. İhtiyar,
iyi bir kadın ölmüştü. Başka bir kadın, ona, yedi dinar emanet bırakmıştı. Emaneti bırakan
kadın, Ebu Muhammed Abdullah'a gelip durumu anlattı ve ölen kadının adını verdi. Ertesi
gün Ebu Muhammed ona dedi ki:
— Ölen hanım sana: "Evimin tavanında yedi tahta vardır. Paranı yedinci tahtada, bir
kumaş parçası içinde bulacaksın" diyor. Gerçekten para, orada bulundu. (251)
Hayat Tarih mecmuası'nın Mayıs 1974 tarihli 5. sayısının 85. sayfasında müthiş bir
rüyadan bahsediliyor:
Suriye atabeylerinden Nureddin Mahmud Zengi'ye, (1146-1174) rüyasında, Peygamberimiz
Hz. Muhammed (s.a.v) görünmüş, ona üç kişiyi gösterip kendisini bunlardan kurtarmasını
bildirmişti. Zengi, hemen Medine'ye giderek ihsanda bulunmak bahanesiyle bütün halkın
önünden geçmesini istedi. Emri yerine getirildiyse de bunlar arasında rüyada kendisine
gösterilen üç kişi yoktu. Bunun üzerine gelmeyen kimse bulunup bulunmadığını sordu.
Peygamberimizin (s.a.v) türbeleri civarında bir evde oturan üç batı Afrikalı garibin
gelmediğini söylediler.
(251) İnsan ve İnsan Üstü - Süleyman Ateş.
Hemen onları getirtti ve bakar bakmaz aradığı kimseler olduklarını anladı. Kendilerini
tutuklayıp kaldıkları eve gidince, türbeye doğru bir yeraltı geçidi açmaya çalışmış
olduklarını gördü. Bu üç kişinin Hıristiyan oldukları anlaşıldı. Sorguları neticesinde ise,
gayelerinin, Peygamberimizin (s.a.v) naaşını kaçırıp, Hıristiyan diyarına götürmek
olduğunu itiraf ettiler. Zengi, üçünü de hemen idam ettirdi ve ayrıca türbenin dört tarafına
gayet derin hendekler açtırıp, KALAY İLE DOLDURARAK yeniden böyle bir teşebbüse
mani olacak tedbirleri aldı. (252)
Ruhun varlığına inanmak isteyene bu kadar delil yeter de artar bile.
Kur'an-ı Kerim'e göre "ruh" ise şöyledir: Yahudiler, Peygamberimize ruhun ne olduğunu
sordular. Bunun üzerine Allahu Tealâ İsrâ suresinin 95. ayetinde: "Ruhu sana soruyorlar,
de ki: Ruh Rabb'inin emrindedir ve size bu hususta az bilgi verilmiştir" buyurmuştur. A'raf
suresinin 54. ayetinde: "Haberin olsun ki, yaratmak ve emretmek Ona mahsustur"
buyurulmaktadır. Bu ayetten anlaşıldığı gibi, ruh da Allah'ın mahlukudur (yaratığıdır).
Fakat, maddeden ayrı bir mahiyeti vardır ve emir âlemindedir. Onun için de bedende âmir
(emredici) durumundadır.
Bedenin sevk ve idaresi ruhun elindedir. Yukarıdaki ayetlerin ışığında, İslâm âlimleri,
bedeni ata, ruhu da dizginleri elinde bulunan süvariye benzetirler. Böylece her ikisinin
birbirine muhtaç olduğunu fakat mahiyetlerinin de ayrı olduğunu ifade ediyorlar.
Ruhun bedene zıt olarak beş özelliği vardır. Biri ana rahminde ruhun cenine taallukudur.
Bilindiği gibi ana rahmindeki çocuk üçbuçuk-dört aylık olmadan kımıldamaz. Çünkü
kımıldatan, insanı hareket ettiren can değil, ruhtur.
(252) Ruhun Varlığının İlmi İspatı - Abdullah Aymaz.
Gelelim ruhun diğer dört vasfına. İkincisi, dünyaya geldikten sonraki ilgisi (tanıma, sevme,
nefret etme vs. gibi), üçüncüsü, uyku halinde bedenle olan ilgisi. Uykuda ruhun bir yönden
bedenle ilgisi vardır. Bir başka yönden de alâkasını keser. Dördüncüsü, ruhun cesede
taallukudur. Her ne kadar ruh ölüm sebebiyle bedenden ayrılsa da tamamen ilgisini
kesmez. Beşincisi de, kıyamet gününde ruhun beden ile birleşmesidir. (253) Kısaca şunu
söyleyebiliriz ki, dünyaya ait hükümler bedenler üzerine tereddüm etmiştir. Ruhlar,
dünyada bedenlere tâbidir. Kabir hayatındaki hükümler de ruhun üzerine tereddüm eder.
Bedenler ise ruhlara tâbidir. Öldükten sonraki kıyamet, haşir-neşire ait hükümler hem
ruhların, hem de bedenlerin üzerine tereddüm eder. (254)
(253) FıkhıEkber -İmam-ıÂzam.
(254) Fıkhı Ekber - İmam-ı Âzam.
Do'stlaringiz bilan baham: |