kardeşim? Üç gündür uyku uyuyamıyorum. Biz ne kadar bilinçsizmişiz."
Ruh doktoru diye tabelayı asarız, sonra da ruha biz inanmayız. Biraz daha konuştuktan
sonra Dr. Kenan Çığman'ın "İnançlar" isimli kitabını verdim. Şunu da söyleyeyim ki, bütün
konuşmaları şeriatın emrettiği şekilde konuştuk, yalnız tek olarak hiç konuşmadım. Bir
sene sonra, oradaki hemşirenin bir tanesini gördüğümde, o doktorun 5 vakit namaza
başladığını söylemişti.
Gelelim ruhun ilmî ispatına. İnsanın bütün maddî ve ruhî fonksiyonları esnasında beyni
hep aynı şekilde işler. Sevmede, üzülmede vesaire. Hep aynı tür işleyişle karşılaşıyoruz.
Maddî izaha göre, beynin nöron havuzlanndaki moleküller bir durumda sevinirken, diğer
durumda üzülüyorlar, bazen de kızıyorlar. Seven, küsen, üzülen, kızan acaba beyindeki
moleküller midir?
Meselâ televizyon'da film seyreden bir kimse filmin konusuna göre, bir bakıyorsunuz
ağlıyor, bir bakıyorsunuz gülüyor, bir bakıyorsunuz heyecanı had safhaya ulaşıyor. Şimdi
düşünecek olursak, maddeden yaratılmış olan bu beden, yani madde nasıl gülebiliyor?
Nasıl ağlayabiliyor? Nasıl heyecanlanabiliyor? Hem de uzaktan seyrettiği film, madde
olarak ona değmemekte yani temas etmemektedir. Maddenin hareket edebilmesi için ona
maddî bir şeyin temas etmesi gerekir. Öyleyse film seyreden kişiye maddî bir temas
olmadığı halde gülen, ağlayan, heyecanlanan şey nedir? Elbette ruhtur. Çünkü, madde,
ağlamaz, gülmez, heyecanlanmaz. Amerikalı bir bilim adamı ruhun varlığına inanışını
şöyle anlatıyor: "Bir hastayı ölmeden az önce tarttık, öldükten sonra tekrar tarttık. İkisinde
de kilosu aynı idi. Acaba bundan ne çıktı ki, canlı olan beden cansız hale geldi. Ve kilosu
aynı olduğu halde, hareketsiz hale geldi. Düşündük ki, bu maddeyi hareket ettiren ruhtur.
Ruh çıkınca beden hareketsiz hale geldi." Ayrıca bir ölüyü yani madde olan bir bedeni
televizyonun karşısına geçirsek, filmi seyrettirsek, filmin ağlanacak yerinde ağlar mı,
gülünecek yerinde güler mi? Elbette hayır. Çünkü madde ağlamaz, madde gül-
mez.
Gülen ve ağlayan ruhtur.
Ayrıca, bütün insanların beyinleri aynı şekilde işlediğine göre, fikir ayrılıkları nedendir?
İnsan beyni, bilgi birikimine benzer şekilde, sonsuz tat, ses, koku, vs. şekilleri kaydeder.
Sonra biz, "Hoş kokulu, güzel" deriz. Bu hoş koku beyindeki moleküllere göre midir? Güzel
veya bizim güzel bulduğumuz şekilleri idrak etme keyfiyeti, beyindeki moleküller için
midir? Tatlı, acı diyoruz. Bu keyfiyeti hissetme, beyin moleküllerinin özelliğine mi, yoksa
beyin üstü bir varlığa göre midir?
Do'stlaringiz bilan baham: