Mektup yayinlari


HER ŞEY GÖRÜNSEYDİ, GÖRMEDEN İMAN ETMENİN NE ANLAMI



Download 1,01 Mb.
Pdf ko'rish
bet59/92
Sana27.02.2021
Hajmi1,01 Mb.
#60317
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   ...   92
Bog'liq
EmineSenlikoglu-GencliginimaniniSorularlaCaldilar

HER ŞEY GÖRÜNSEYDİ, GÖRMEDEN İMAN ETMENİN NE ANLAMI 
KALIRDI?
SORU: Ruhun varlığını isbat eder misiniz? Varsa mahiyeti nasıl bir şeydir?
CEVAP: Sorunun cevabına geçmeden önce başımdan geçen bir olayı anlatayım. Birgün bir 
kardeşimi ruh doktoruna götürmüştüm. Bir saat kadar sıra bekledikten sonra nihayet sıra 
bize geldi ve içeriye girdik. Daha kapıdan içeri yeni girmiştik ki, doktorun nefret dolu 
bakışları ile karşılaştık. Adam kafasını "hm" diyerek sallıyor ve söyleniyordu:
— Tabi bu kızcağızı ruh hastası yaparsınız. Giydirirseniz çarşafı elbette neticesi böyle olur.
Beynim bir anda allak bullak olmuştu. Sordum:
— Afedersiniz doktor bey, size gelen bütün ruh hastaları çarşaflı mı?
Doktor şaşırarak:
— Hayır. Fakat... Diyerek demogoji yapmak istiyordu. Soruma devam ederek dedim ki:
— Doktor bey, şimdiye kadar size gelen açık olan hastalarınızdan birine, "Sen açık olduğun 
için ruh hastası oldun" dediniz mi?
276
— Tabi böyle birşey söylemedim.
— Peki bize böyle söylemeniz nerden icabetti? Demek ki ruh hastaları yalnız çarşaflılar 
olmuyormuş. O halde ruh hastalığının kıyafetle ilgisi yok. Acaba siz neye dayanarak, bu 
kardeşimin çarşaf yüzünden ruh hastası olduğunu anladınız?.. Yanlış bilmiyorsam, bir 
doktorun herhangi bir teşhis koyması için o hastayı muayene etmesi çeşitli testlerden 
geçirmesi lâzımdır. Halbuki siz hastanın yüzünü dahi görmeden hüküm verdiniz. Madem 
ki böyle yapıyorsunuz, çıkın sokağa halka hastalıkların sebebini söyleyin. Nasıl olsa bu 
düzenin yetiştirdiği toplumun yarıdan fazlası ruh hastası...
Doktor, söylediğine pişman olmuştu. Eli ile koltuğu işaret ederek otur dedi. Haddini 
bilmez Batı'nın kulu olan doktora, en son olarak şöyle dedim:
— Doktor bey, sizin gayeniz benim dinime saldırmak. Meseleyi tıp yönünden ele almayıp, 
inancım yönünden ele aldınız. İnancım olan İslâm şeriatını bilmeden ona hücum ettiniz. 
Bunun için de sülalemi bedava muayene etseniz, yine de size muayene ettirmem. Ruhumu 


öldüren doktor, nasıl olur da onu tedavi edebilir? Dedikten sonra, oradan ayrılıp 
Aksaray'daki başka bir hastaneye gittik. Doktorun nasıl biri olduğunu sorduğumuzda, çok 
ünlü bir doktor olduğunu söylediler. Ben de, "Ünlü olması mühil değil, hakkı, İslâm'ı bilen 
biri olsun yeter" dedim. Hastaneye vardığımızda yine sıraya girdik. Zaten bizden sonra 
gelen de yoktu. Nihayet sıra bize gelmişti. Çağrılmayı bekliyorduk. Fakat her nedense 
çağırmıyorlardı. İçeriden arada bir bağnşmalar. Açık olan kapıya iyice yaklaştık. Baktık ki, 
içerideki tartışma ruhun varlığı, yokluğu hakkında imiş. Muayene olacağımız doktor denen 
adam, "Ruh diye bir şey yok" diyordu. Birkaç dakika sonra bizi çağırdı. Daha önce de bizi 
görüyorlardı. Fakat, "Ufak tefek gördün de Karamürsel sepeti mi zannettin?" sözü misali 
bizi çarşaflı görünce tahminim, bunlar anlamaz diyerek devam ediyorlardı. Sonra içeri 
girdik, fakat onlar hâlâ bazı Batılı filozofların sözlerini konuşuyorlardı. Doktor, "Hanginiz 
hasta?" diye sordu. Ben de, "Niçin sordunuz doktor bey" dedim. Doktor şaşırarak: "Ne 
demek niçin sordum? Siz muayene olmaya gelmediniz mi?" Ben de: "Evet, muayene 
olmaya geldik. Fakat şimdi vazgeçtik. Çünkü yanıldığımızı, yanlış geldiğimizi anladık." 
Doktor şaşırarak:
— Ne yanlışı? dedi. Ben de:
— Sizi ruh doktoru biliyorduk. Meğer değilmişsiniz, dedim. Doktor:
— Ne demek efendim? Kapıcı mıyız burda?..
— Kapıcısınız demiyorum. Tabelada "Ruh doktoru" diye yazıyor, fakat siz biraz önce ruhun 
olmadığını söylemiştiniz. Olmayan bir şeyin doktoru da olamaz. Sizin ruh doktoru 
olabilmeniz için önce ruhun varlığını kabul edip, onu tanımanız gerek. Ama siz ruhu 
tanımak şöyle dursun, kabul etmiyorsunuz bile. Bu halinizle sizi ruh doktoru olarak kabul 
etmiyoruz, kusura bakmayın. Ayrıca, muayene için bin lira vermiştik. Onun da iadesini rica 
ediyoruz. Orada bulunanların hepsi şaşırmıştı. Çıkarken arkamızdan biriri seslendi: 
"Hanımefendi, hanımefendi..." Gayri ihtiyarî döndük. Seslenen doktorun yanındaki hanım 
idi. Durduk yaklaşınca sordu:
— Affedersiniz çok ilginç birşey söylediniz "ruhu tanımak lazım" dediniz. Ruh nasıl tanınır? 
Kim tanıtabilir?
— Öğrenmek için sorulan soruya cevap verilir, ayrıca sorduğunuz için teşekkür ederim, 
dedim. Bakın kardeşim, önce Allah'a kendisinin tarif ettiği şekilde samimi olarak inanmak 
lazım. Ona inandıktan sonra ruha da onun tarif ettiği şekilde inanmak lâzım. Çünkü onu en 
iyi şekilde bilen, onu yaratandır. İnsanlar iki şeyden yaratılmıştır: Madde ve ruh. Maddeyi 
çok iyi öğrenen kişinin, manayı da öğrenmesi lâzımdır. Zaten maneviyâtı bilmeden ruhu 
anlamak mümkün değildir.
Biz konuşurken doktor da geldi. Ruhun varlığı hakkında münazara ettik ve Allah'ın izniyle, 
ruhun varlığına inanmayan ruh doktoru da ruha inandı. Ruh ile ilgili başımdan önemli bir 
hadise daha geçti. Onu da birkaç satırla kısaca anlatayım: Babam, dört, beş sene önce 
Cerrahpaşa'da belinden ameliyat olmuştu. Onu ziyarete gittim. Kapıdan içeri girerken 
doktorun biri: "Nereye gidiyorsunuz, bu kıyafetle buraya girilmez" dedi. Ben de: "Niçin 
girilmesin, benim de hastam var onu ziyaret edeceğim" dedim. "Senin bu kıyafetle buraya 
girmen buranın tüzüğüne aykırıdır. Buranın nizam ve intizamını bozuyorsun" dedi. Bu 
arada hemşireler de geldi. Ben de: "Buranın bir tüzüğü, bir nizam ve intizamı varsa benim 
dinimin de bir nizam ve intizamı vardır. Eğer ben bu çarşafı çıkarırsam, inancım olan 
İslâm şeriatının tüzüğünün birini yerine getirmemiş oluyorum. Ve o zaman da ruhum çok 
sıkılır buhran geçiririm". "Ne ruhu, ruh yok ki" dedi. Ben de az ötede yazılı olan "Ruh 
doktoru" tabelasını göstererek: "Ruh yoksa, niçin ruh doktoru tabelasını astınız?" dedim. 
Doktor şok olmuştu. Sonra iki-üç saat birkaç doktor ve hemşireyle ruhun varlığı ve 
İslâmiyet'in bir dünya görüşü, yani Kur'an-ı Kerim'in içinde, iktisat, miras, alışveriş, 
hukuk, ailevî münasebetler, devletler arası münasebetlerin olduğu hakkında münazara 
ettik. Üç gün sonra tekrar gittiğim de doktor bana aynen şunları söyledi: "Sen neredesin 


kardeşim? Üç gündür uyku uyuyamıyorum. Biz ne kadar bilinçsizmişiz."
Ruh doktoru diye tabelayı asarız, sonra da ruha biz inanmayız. Biraz daha konuştuktan 
sonra Dr. Kenan Çığman'ın "İnançlar" isimli kitabını verdim. Şunu da söyleyeyim ki, bütün 
konuşmaları şeriatın emrettiği şekilde konuştuk, yalnız tek olarak hiç konuşmadım. Bir 
sene sonra, oradaki hemşirenin bir tanesini gördüğümde, o doktorun 5 vakit namaza 
başladığını söylemişti.
Gelelim ruhun ilmî ispatına. İnsanın bütün maddî ve ruhî fonksiyonları esnasında beyni 
hep aynı şekilde işler. Sevmede, üzülmede vesaire. Hep aynı tür işleyişle karşılaşıyoruz. 
Maddî izaha göre, beynin nöron havuzlanndaki moleküller bir durumda sevinirken, diğer 
durumda üzülüyorlar, bazen de kızıyorlar. Seven, küsen, üzülen, kızan acaba beyindeki 
moleküller midir?
Meselâ televizyon'da film seyreden bir kimse filmin konusuna göre, bir bakıyorsunuz 
ağlıyor, bir bakıyorsunuz gülüyor, bir bakıyorsunuz heyecanı had safhaya ulaşıyor. Şimdi 
düşünecek olursak, maddeden yaratılmış olan bu beden, yani madde nasıl gülebiliyor? 
Nasıl ağlayabiliyor? Nasıl heyecanlanabiliyor? Hem de uzaktan seyrettiği film, madde 
olarak ona değmemekte yani temas etmemektedir. Maddenin hareket edebilmesi için ona 
maddî bir şeyin temas etmesi gerekir. Öyleyse film seyreden kişiye maddî bir temas 
olmadığı halde gülen, ağlayan, heyecanlanan şey nedir? Elbette ruhtur. Çünkü, madde, 
ağlamaz, gülmez, heyecanlanmaz. Amerikalı bir bilim adamı ruhun varlığına inanışını 
şöyle anlatıyor: "Bir hastayı ölmeden az önce tarttık, öldükten sonra tekrar tarttık. İkisinde 
de kilosu aynı idi. Acaba bundan ne çıktı ki, canlı olan beden cansız hale geldi. Ve kilosu 
aynı olduğu halde, hareketsiz hale geldi. Düşündük ki, bu maddeyi hareket ettiren ruhtur. 
Ruh çıkınca beden hareketsiz hale geldi." Ayrıca bir ölüyü yani madde olan bir bedeni 
televizyonun karşısına geçirsek, filmi seyrettirsek, filmin ağlanacak yerinde ağlar mı, 
gülünecek yerinde güler mi? Elbette hayır. Çünkü madde ağlamaz, madde gül-
mez.
Gülen ve ağlayan ruhtur.
Ayrıca, bütün insanların beyinleri aynı şekilde işlediğine göre, fikir ayrılıkları nedendir?
İnsan beyni, bilgi birikimine benzer şekilde, sonsuz tat, ses, koku, vs. şekilleri kaydeder. 
Sonra biz, "Hoş kokulu, güzel" deriz. Bu hoş koku beyindeki moleküllere göre midir? Güzel 
veya bizim güzel bulduğumuz şekilleri idrak etme keyfiyeti, beyindeki moleküller için 
midir? Tatlı, acı diyoruz. Bu keyfiyeti hissetme, beyin moleküllerinin özelliğine mi, yoksa 
beyin üstü bir varlığa göre midir?

Download 1,01 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   ...   92




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish