Huzeyfe'nin Medine'ye Gitmesi
Huzeyfe, Ermenistan savaşından döndükten sonra Kuran ile ilgili toplum içindeki anlaşmazlıkları gördü, bu durumdan çok rahatsız oldu, soruna çözüm bulmak ve başka yerlere sıçramasını önlemek için Hz. Peygamber'in Kufe'de bulunan sahabeleriyle bir araya gelip, görüş alışverişinde bulundu. Huzeyfe bir Mushaf ve bir okunuş şeklinin olmasının zorunluluğundan bahsetti, bu hususta halife ikna edilmeliydi. Huzeyfe'nin bu görüşü İbn-i Mesud'un dışında herkes tarafından kabul gördü.1 Sonra Huzeyfe Medine'ye giderek Osman'a şöyle dedi:
"Ben sizi açıkça uyarıyorum, bu ümmeti kurtarın aksi takdirde Hıristiyanlar ve Yahudiler gibi ihtilâfa düşecekler." Osman: "Ne oldu?" diye sordu. Huzeyfe dedi ki: "Ermenistan savaşına katılmıştım, orada Şam halkı Kuran'ı Ubey b. Kâ'b'ın kıraatine göre, Küfeliler de İbn-i Mesud'un kıraatine göre okuyordu. Öyle ki herkes diğerinkine şaşırarak onu doğru bulmuyordu, her grup diğerini tekfir ediyordu." 2
Osman'ın Sahabelerle İstişare Etmesi
Bu ve benzeri olaylar hiç şüphesiz gelecekte istenmeyen olayları doğuracaktı. Bundan dolayı Osman, Mushafların birleştirilmesi meselesini ciddî bir şekilde ele aldı. O günlerde Mushafları birleştirmek oldukça zor ve yeni bir işti, önceki halifeler ve yetkililer böyle bir işe kalkışmamışlardı. Ayrıca birçok sorun ve engel bulunmaktaydı. Örneğin, değişik Mushaflar, nüshalar halinde İslam coğrafyasının dört bir yanına dağılmıştı, diğer taraftan her Mushaf'ın arkasında duran, onu savunan büyük bir şahsiyet, önde gelen ve arkasında taraftarlarının olduğu sahabeler bulunmaktaydı. Bu sahabeler görmezlikten gelinemezdi, bunların Mushaf'ını yürürlükten kaldırıp, bir Mushaf'a ikna etmek, Mushaflarını savunmak için baş kaldırmalarına neden olabilirdi. Osman Medine'de bulunan bütün sahabeleri toplayarak, bu konu hakkında ve neler yapılabilinir hususunda görüş alışverişinde bulundu. Orada bulunan herkes ne pahasına olursa olsun, mutlaka Mushafların tekleştirilmesi ve ihtilâfların bir çözüme vardırılması hususunda görüş birliğine vardılar. Tarihçi İbn-i Esir toplantıda alınan kararları şöyle bildirmektedir: "Osman, Peygamber'in sahabelerini toplayıp, konuyu onlara bildirdi ve onların da görüşlerini aldı. Hepsi Huzeyfe'nin görüşünü kabul etti."1
Mushafları Tekleştirme Kurulu
Osman, sahabelerle yapmış olduğu toplantı sonrasında hemen Mushafları tekleştirme çalışmasına başladı. İlk olarak Hz. Resulullah'ın bütün sahabesine çağrıda bulunarak bu ehemmiyetli işte kendisine yardım etmelerini ve destek olmalarını istedi.2 Daha sonra yakın çalışma arkadaşlarından dört tanesini bu iş için görevlendirdi. Oluşturulan kurul şu kimselerden oluşmaktaydı: Ensardan Zeyd b. Sabit ve Kureyşten Said b. As, Abdullah b. Zübeyr ve Abdurahman b. Haris b. Hişam. Bu dört kişi Mushafları birleştirme kurulunun ilk üyeleriydi ve kurulun başkanlığına Zeyd b. Sabit seçildi.3 Zeyd'in başkanlığa seçildiğini, İbn-i Mesud'un yapmış olduğu itirazdan anlamaktayız. Nakledilene göre İbn-i Mesud şunları söyledi: "Beni bu işten dışlıyorlar, hâlbuki ben daha lâyığım; çünkü o (Zeyd) kâfir bir babanın belindeyken ben Müslümanlığı seçmiştim." 4 Bu dört kişinin başkanlığını da Osman yapıyordu. 5
Fakat dört kişi tek başına bu kadar önemli bir işi beceremeyeceklerini anladılar ve bu yüzden yetenekli ve iş bilen yardımcılar edindiler. Ubey b. Kâ'b, Malik b. Ebu Amir, Kesir b. Efleh, Enes b. Malik, Abdullah b. Abbas, Musab b. Sad1, Abdullah b. Futeyme2 gibi Kuran alanında uzman olanlar işbirliği için çağrıldılar. İbn-i Sirin, İbn-i Sad ve diğerlerinin rivayetine göre ise yukarıda adı geçenlerden başka beş kişi daha bunlara yardım etti, böylece Kuran'ı tekleştirme kurulu 12 kişiden oluştu.3 Bu dönemde Mushafları tekleştirme konseyinin başkanlığını Ubey b. Kâ'b yürütüyordu. O Kuran ayetlerini dikte ediyor ve diğerleri de yazıyordu.4 Ebu Aliye'nin dediğine göre bunlar Ubey b. Kab'ın Mushaf'ını esas alarak Mushafları birleştirdiler. Ubey b. Ka'b okuyor onlar da yazıyorlardı.
İbn-i Hacer Fethü'l-Bari kitabında şöyle yazıyor: Tekleştirme kurulunun ilk çalışma döneminde bu işi sadece Zeyd ile Said yürütüyordu, sonraları Osman sordu: "Hanginiz daha güzel yazıyorsunuz?" cevap olarak Zeyd'in daha güzel yazdığı söylendi. Sonra Osman: "Hanginiz daha fasihsiniz?" Bu sefer de Said denildi. Bunun üzerine Osman: "Öyleyse artık Said dikte etsin Zeyd de yazsın" dedi."5
Said ile Zeyd, İslam ülkesinin değişik şehirlerine gönderilmek üzere Mushafların çoğaltılması gerektiği için sözü edilen kimseleri çalışma grubuna kattılar, yeni katılanların hepsi yazıcıydı, sadece Ubey imlâcıydı. 6
Sahabelerin Tutumu
Daha önceden de belirttiğimiz gibi; Mushafların birleştirilmesinin önemi ve aksi takdirde ne gibi kötü sonuçların oluşacağı görüşünü ilk defa Huzeyfe b. Yeman gündeme getirmişti. O halifenin yanına giderek, onu tek bir kıraatin belirlenip, yaygınlaştırılması hususunda ikna etmeye çalışacağına dair yemin etmişti.1 Bu hususta Küfe'de Hz. Peygamber'in sahabeleriyle görüş alışverişinde de bulunmuştu ve bunu yapan ilk kişiydi. Bu toplantıda İbn-i Mesud dışındaki bütün sahabeler ona katılmış ve destek olmuşlardı, sonra Medine'ye gelip, Osman'a da aynı düşüncelerini açtığında Osman da kabul etmişti. Osman'ın da onayını aldıktan sonra Medine'deki bütün sahabeyi toplayarak Mushafların tekleştirilmesi görüşünü onlara da söyledi ve bu hususta düşüncelerinin ne olduğunu sordu. Onlar da Huzeyfe'ye katıldıklarını ve Mushafların birleştirilip, tek bir okunuşun olması gerektiğini dile getirdiler.
Aynı şekilde İmam Ali (a.s) de uygun bir dille Mushafların birleştirilmesi düşüncesini onayladığını bildirdi. İbn-i Ebi Davud, Süheyl b. Gafle'den şöyle rivayet etmektedir: "Ali şöyle buyurdu: Allah'a yemin ederim ki Mushafların birleştirilmesi hakkında Osman bize danışmadan hiçbir şey yapmadı. O kıraatler hakkında benimle görüş alışverişinde bulunurken dedi ki: Bazılarının 'benim Kuran okuyuş tarzım senin okumandan iyidir' dediklerini duydum, bu insanı küfre götürür. Ona (Osman'a) kendi görüşünün ne olduğunu sordum. Bana, herkesin kabul edeceği ve üzerinde anlaşmazlığa düşmeyeceği bir Kuran'ın olması gerektiğini söyledi. Ben de bunun doğru bir hareket olacağını ve kendisine katıldığımı söyledim." 1
Başka bir rivayette de Hz. Ali'nin şöyle buyurduğu nakledilmektedir: "Eğer Mushafları tekleştirme işi bana bırakılmış olsaydı. Osman'ın yaptıklarının aynısını ben de yapardım."2
İmam Ali (a.s) halife olduğunda, herkese Osman'ın tekleştirmiş olduğu Kuran'a göre davranmasını ve bir değişiklik yapmamasını buyurdu. İmamın bu emriyle bundan sonra Kuran üzerinde değişiklik yapılmasının da önü alınmış oldu. İmam Ali (a.s) birçok kez kimsenin Kuran'ı değiştirmemesi ve farklı bir şekilde sıralayıp, düzenlememesi hakkında şu talimatı vermiştir: "Bugünden itibaren Kuran üzerinde bir tasarruf ve değişiklik yapılamaz." 3
Do'stlaringiz bilan baham: |