Yaylacılık faaliyetleri Türkiye’nin farklı yörelerinde yazları çıkılıp oturulan serin
yerler, dağların üzerindeki yazlık oturma alanları ya da yazlık meralar şeklinde
tanımlanmaktadır (Emiroğlu, 1977). Yayla kelimesinin kökeni itibariyle eski Türkçe ’de yer
alan yay (yaz) ve yaylamak (yazı geçirmek) ifadeleriyle ilgili olduğu kabul edilir (Doğanay
& Coşkun 2014). Ancak Göle’de doğal koşullar yaylacılık faaliyetlerini zorunlu bir geçim
kaynağı haline getirmiştir. Yöredeki yaylacılık faaliyetlerinde yaz döneminde serinlemek
gibi bir amaçtan bahsetmek mümkün değildir. Türkiye’de Akdeniz Bölgesinde yaylada
geçirilen süre 4-5 ayı bulurken Giresun’da yer alan 1640 m yükseklikteki Kümbet Yaylası
örneğinde olduğu gibi bazı yerlerde ise yaylalar hem yaz hem de kış döneminde
kullanılmaktadır (Aydınözü & Solmaz, 2003). Ancak Doğu Anadolu Bölgesinde sıcaklık
koşullarına bağlı olarak yaylacılık süresi daha kısadır. Ağrı İli güneyinde yer alan Aladağlar
’da yaklaşık 2500 m yükseltilerde kurulan yaylalar yılın 3 ayında kullanılabilmektedir
(Kaya, 2011). Göle’de iklim koşullarının sertleşmesi yaylacılık süresini daha da kısaltarak,
Türkiye genelinde olduğu gibi Göle’de de yaylacılık faaliyetlerine katılanların sayısı
azalmaktadır. Yörenin gençleri eğitim ve çalışmak için büyük yerleşim birimlerine göç
etmekte, iş gücü yetersizliğine bağlı olarak geride kalanlar yaylaya çıkmak istememektedir.
172
Uluslararası Yaylacılık ve Yayla Kültürü Sempozyumu, 26 - 28 Eylül 2019 - Giresun
International Symposium on Transhumance and Upland Settlement Culture, 26
th
- 28
th
of September 2019 – Giresun
Türkiye’de son yıllarda özellikle Karadeniz ve Akdeniz yaylalarında şenlikler
düzenlenmekte bazı yaylalar geleneksel amacından sapıp bütünüyle rekreasyon alanına
dönüşmektedir. Araştırma sahasındaki yaylalarda küçük çaplı etkinlikler dışında böyle bir
durum söz konusu değildir. Bu durum yöreyi turizm gelirlerinden mahrum bıraksa da yörede
geleneksel yaylacılık anlayışının ve doğal ortam özelliklerinin korunmasına katkı
sağlamıştır. Göle’de yürütülen yaylacılık faaliyetleri doğal koşullara bağlı olarak kendine
özgüdür. Yaylaların köylere uzaklığı, yaylaya çıkma ve geri dönme dönemleri, yaylada
kalma süresi bakımından Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde gerçekleştirilen yaylacılık
faaliyetlerinden farklıdır. Doğu Anadolu Bölgesi’nin diğer kesimlerindeki yaylacılık
faaliyetleri ise Göle’dekine benzer özellikler gösterse de önemli farklılıklar söz konusudur.
Bulgulardan yola çıkarak Göle’de yürütülen yaylacılık faaliyetleri için; Türkiye’de
yaylaya çıkma döneminin en geç, yaylada kalma süresinin en kısa, yayladan geri dönüşün
ise en erken gerçekleştiği yerin burası olduğunu, yaylalar ile daimi yerleşmeler arasındaki
mesafenin en kısa olduğu yerin ise yine Göle olduğunu söylemek mümkündür.
Göle’deki yaylalarda zaman zaman çobanlar ayı, kurt gibi vahşi hayvanların
saldırısına uğramaktadır. Bu saldırılarda sürüler zarar görmekte hayvanlar telef olmaktadır.
Çobanlarında yaralandığı vakalar mevcuttur. Bunun yanı sıra kendini korumaya çalışan yöre
halkı vahşi hayvanlara zarar verebilmektedir. Ortaya çıkan zararların önüne geçebilmek
adına vahşi hayvanları yaylalardan uzak tutacak tedbirler alınmalı, hayvanların yaşam alanı
ve kullandıkları güzergâhlar doğa korumacılar tarafından tespit edilerek yöre halkına
anlatılmalıdır. Aksi takdirde yörede bu sorunun ciddi boyutlara ulaşacağı, doğal hayatın
zarar göreceği düşünülmektedir.
Yayla meskenlerinde kullanılan malzeme ve mesken şekilleri bakımından yörede
kültürel yozlaşma söz konusudur. Bu konuda ilgili kurum ve kuruluşların yaylalarda inşa
edilen meskenlerin denetlenmesi ve planlamalar yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde
yöre yaylacılığının kültürel değerlerini kaybetme riski vardır.
Köylere ait mera alanları netleştirilerek yöre halkına bildirilmeli ve önleyici
tedbirlerle sınır ihlallerinden doğabilecek husumetlerin önüne geçilmelidir.
Do'stlaringiz bilan baham: