3. Kur’an Ve Sünnet’te Mesih(İsa)
Kur’an-ı Kerim’e göre , yaşadığımız bu alemin bir gün mutlaka sonu gelecektir. Bütün semavi dinler tarihi vetirenin bir sonunun olduğunda müttefiktirler. Kur’an-ı Kerim bunu; ”El-Kıyame”, ”Essaa”, ”Ennebeül Azim”, ”El Yevmül Ahir”, ”El Yevmül Azim” ve “Yevmüddin” gibi tabirlerle ifade etmiştir.29 Bu vetirenin sonunun ne zaman olacağına dair bir tarih verilmemekle birlikte bazı ayet ve hadislerde buna işaret edilmiştir. Hususen hadis kaynaklarında “Kıyamet Alametleri” adı altında yer alan bölümlerde, kıyametin yakınlığını gösteren işaretler anlatılmaktadır.
İslam alimleri, buna dayanarak Hz..İsa’nın dünyanın sonu gelmeden önce, yeryüzüne nazil olmasını bir kıyamet alameti olarak telakki etmişlerdir. Müslümanlar da onun gelmesini beklemişlerdir.
Kur’an-ı Kerim’de Mesih, İsa ismiyle yirmi beş yerde geçmektedir. Bu özel ismi yanında onun için farklı tabirlerde kullanılmıştır. ”El-Mesih”, ”En-Nebi”, ”Er-Rasül”, Allah’a yakın olanlar anlamında “Minel Mukarribin”, ”Vecih”, ”Mübarek”, ”El-Kavlül Hak, Allah’ın kulu anlamında “Abdullah” tabirleri ile anıldığı gibi sadece “İbn Meryem” terimi ile otuz üç defa zikredilmiştir. Kendisine verilen Mesih lakabı kurtarıcı Mesih anlamında yorumlanmamış, doğumundan itibaren onun bir lakabı olmuştur. Kur’an-ı Kerim’e göre Hz. İsa bir peygamber olup peygamber halkasının bir zinciridir.
Ahir zamanda İsa’nın tekrar dünyaya geleceği meselesi Kur’an-ı Kerim’de açık olarak zikredilmemiş ancak konu ile ilgilenen bilginler, bazı ayetlerden buna dair birtakım işaretler çıkarmışlardır. Bir görüşe göre kıyamet’in iki büyük alameti Kur’an-ı Kerim’de açık olarak zikredilmiştir: Hz. İsa’nın Nüzulü ve bir çeşit duman olarak tarif olunan Duhan.30
Nüzul-i İsa meselesi incelenmeden önce, ilk önce Hz. İsa’nın hayatı, vefatı ve ref’i(yükselişi)ele alınmalıdır. Zira yükselme olmuş ki arkasından yere inişinden söz edilmektedir.
3.1. Hz. İsa’nın Hayatı
Hz. İsa Kur’an-ı Kerim’de adı geçen büyük peygamberlerden olup,İsrail oğullarına gönderilmiştir. O’nun en önemli özelliği ise dünyaya babasız gelmiş olmasıdır.31 Bu nedenle Kur’an-ı Kerim’de ondan bir mucize(ayet) olarak32 bahsedilmektedir. İsa’nın annesi Meryem Kur’an-ı Kerim’de adı geçen dört seçkin aileden biri olan İmran ailesine mensuptur. Annesi tarafından Allah’a adanmış bir kız olarak dünyaya gelen Meryem, eniştesi Zekeriyya(a.s)’nın gözetiminde büyütülmüştür.33
İffetli, temiz ve faziletli bir insan olarak büyüyen Hz. Meryem’e Allah, Cebrail(a.s)’i göndermiş, Cebrail O’na insan suretinde görünmüş ve kendisine bir erkek çocuk dünyaya getireceğini haber vermiştir. Meryem bu durum karşısında, ”…..bana bir insan temas etmemişken ve kötü bir kadın olmadığım halde benim nasıl oğlum olabilir, ”diyerek hayretini ifade edince Cebrail(a.s); bunun Allah’a çok kolay olduğunu ve doğacak çocuğun insanlar için bir mucize ve rahmet olacağını söylemiştir.34
Hz. Meryem gebe kalınca halktan uzak bir yere çekilmiş ve bir hurma ağacının dibinde kendisini doğum sancısı tutmuştur. Bu esnada ona “Asala üzülme, Rabbin karnında bulananı şerefli kılmıştır. Hurma ağacını kendine doğru silkele, üstüne hurma dökülsün. Ye , iç, gözün aydın olsun…” diye seslenilmiştir.35 Meryem doğurduğu çocuğu halkın yanına getirince, insanlar onun kötü bir şey yaptığını düşünerek, çocuğun mahiyetini öğrenmek istemişler, bunun üzerine Meryem onlara çocukla konuşmalarını ima etmiştir. İnsanlar beşikteki bir bebekle konuşmanın nasıl mümkün olduğunu sorduklarında, bebek kendilerine; ”…ben şüphesiz Allah’ın bir kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım sürece namaz kılmamı ve zekat vermemi, anneme iyi davranmamı emretti, beni bedbaht bir zorba kılmadı, doğduğum günde de, öleceğim günde de bana selam olsun”.36 Diye seslenmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de ; Allah’ın kelimesi37, Salih38, hikmet sahibi, ilahi nimete ulaşmış39 bir kişi olarak nitelenen Hz. İsa, peygamberlik görevini aldığında İsrail oğullarını tevhide davet etmiş ve onlardan, sadece Allah’tan korkmalarını ve kendisine itaat etmelerini istemiştir.40
İsa’nın bu daveti esnasında peygamberliğini desteklemek üzere kendisine; alacalıyı iy ileştirme, anadan doğma körlerin gözünü açma, ölüleri diriltme, çamurdan kuş suretinde şekiller yapıp onlara hayat verme, gökten sofra indirme, insanların evlerinde neler yediklerini ve neler sakladıklarını haber verme gibi mucizeler verilmiştir.41
Bunca mucizeyi görmelerine rağmen, İsrail oğulları bir takım kişiler hariç Hz. İsa’ya inanmamışlar, ona sıkıntıyı vermeye başlamışlardı. İsa(a.s)Kendisine eziyet edenlere karşı kimlerin yardım edeceğini sorduğunda, ona iman etmiş Havariler; ”Biz Allah’ın (dininin) yardımcılarıyız. Allah’a iman ettik. Sen şahit ol ki biz Allah’a teslim olmuşuzdur.”42 Demişlerdir.
İsa’yı ve ona tabi olanları durdurmak için pek çok yol deneyen İsrail oğulları, sonunda onu öldürmeye karar vermişler; fakat Allah onların planlarını boşa çıkarmıştır.Yahudiler, İsa zannederek, ona benzeyen birini yakalayıp çarmıha germişlerdir. Onlar, ”Meryem oğlu Mesihi öldürdük,” deseler de, aslında İsa’yı değil başkansı öldürmüşlerdir; Allah onu kendi katına yükseltmiştir.”43
Hz. İsa’nın Yahudiler’in elinden kurtulması, vefat etmesi ve göğe yükselmesi (ref’), mahiyet olarak Kur’an-ı Kerim’de açık değildir. İsa’nın inmesi (nüzul) konusu ise, hadis edebiyatında, kıyametin büyük alametleri çerçevesinde Mehdi ve Deccal konusu ile birlikte ele alınmıştır.
Buna göre, kıyametin on büyük alametinden birisi olarak Deccal, insanları aldatmak, hak yoldan çıkartmak ve ilahlık iddiasında bulunmak gibi amaçlar güden bir kişidir. Deccal’in ortadan kaldırılması ise, Mesih İsa’nın inmesi ile gündeme gelecektir. Zaten Hz. İsa’nın nüzulü için gösterilen gerekçelerin başında da, Deccal’i öldürme unsuru gösterilmiştir.44
3.2. Hz. İsa’nın Vefatı
Tarih boyunca Allah tarafından bir çok peygamber gönderilmiş ve görevini tamamladıktan sonra bu dünyadan ayrılmıştır. Bu peygamberlerin başlarına gelen olaylar genelde aynilik arz etmektedir. Bulundukları yerlerden sürülmeleri, davetlerine karşı insanların ilk anda büyük tepki göstermeleri, işkencelere uğramaları v.b buna örnek olarak verilebilir. Hz. İsa’da bu dışlama sürecini yaşayan peygamberlerden biridir. İsrail oğulları önceki peygamberlere karşı izledikleri tutumu İsa’ya karşı da sergilemişler ve nihayet onu öldürme teşebbüsüne kadar işi götürmüşlerdir.
Kur’an-ı Kerim’de belirtildiğine göre İsrail oğulları, Hz. İsa’yı öldürmeye yeltendikleri sırada, Allah Hz. İsa’ya şöyle vahy etmiştir: ”Allah demişti ki : ”Ey İsa, ben seni vefat ettireceğim, katıma yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları, kıyamet gününe kadar inkar edenlerden üstün tutacağım…”.45 İsa(a.s)’nın Yahudilerce öldürülme girişimini anlatan diğer bir ayet ise şudur:
“…Onu öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara benzer gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler…”46
Yukarıda zikredilen ayetlerden anlaşıyor ki, Yahudiler Hz. İsa’yı öldürmemişledir. Aksine Allah onu düşmanlarının elinden kurtarmış, onu vefat ettirmiş ve katına yükseltmiştir.
Hadislerdeki Mesih(İsa) ile ilgili verilere geçmeden önce birkaç önemli husus üzerinde durulması yerinde olacaktır.
3.2.1. Teveffa Kelimesinin Anlamı
Teveffa kelimesi “vefa” kelimesinden türeyen bir fiildir. Bu kelimede esas itibariyle bir işi veya sayılı olan bir şeyi tam yapmak ve ikmal etmek anlamları bulunmaktadır. Nitekim bir sözü tam olarak yerine getirmeye de vefa denir. Birinden bir mal ya da herhangi bir şeyi, geride hiçbir şey bırakmaksızın tümüyle almak anlamında da kullanılan47 teveffa kelimesinin daha sonradan; can almak, ruhu kabzetmek anlamlarında kullanılması yaygınlaşmıştır.48
İsa(a.s)ile ilgili “müteveffike” ve “teveffeyteni”49 şeklinde iki yerde geçen kelimeye alimler tarafından farklı anlamlar yüklenmiştir.
3.2.2. Teveffa Kelimesi İle İlgili Yorumlar
Hz. İsa’nın vefatı ile ilgili olarak kullanılan teveffa kelimesini te’vil eden ve onun ölmediğine inanan ilk grup, ayetleri şöyle yorumlamaktadırlar:
a) Teveffa kelimesi, uyku anlamındadır. Nitekim bu konuda: ”Allah sizi uyku halinde iken öldürür…”50 buyurulmakta ve uyku, mecazen ölüme benzetilmiştir. Buna göre, ”İnni Müteveffike” ifadesinin anlamı, ”İnni münevvimüke”dir. (seni uyutacağım)51
Aynı kanaatle hareket ederek Hz. İsa’nın bedeni ve ruhu ile göğe çıktığını izaha çalışan Herras şöyle demektedir: ”Bu lafzın ölümle teveffiye de, uyku ile teveffiye de ihtimali vardır. Aslında teveffa yerine getirmek manasına da gelir. Fakat Allah’a ref’ etmek lafzı muhkem ve sarihtir. Hem manasında hem de tevilinde ruhen ve cismen ref’ söz konusudur. Durum böyle olunca, teveffa kelimesinin manalarından ref’ kelimesine en uygun geleni “uyku” anlamınadır ve o anlamda yorumlanmalıdır.52
b) Teveffa kelimesi, kabz yani öldürmeksizin çekip katına almak manasınadır. Buna göre Allah Hz. İsa’yı Yahudilerin elinden koruyarak kendi katına almış olmaktadır.53
c) Teveffa kelimesi,bilinen meşhur anlamında olmak üzere, gerçek ölümü ifade etmektedir; nitekim İbn Abbas’tan böyle rivayet edilmiştir. Ayrıca Vehb b. Münebbih’in; Hz. İsa’nın yeryüzünde üç yada yedi saat ölmüş olarak kaldığını sonra dirildiğini ve sonra da göğe yükseltildiğini rivayet etmektedir. Bu arada Hasan El Basri’nin rivayet ettiği mürsel bir hadiste, Hz. Peygamber, Yahudilere; ”İsa(a.s)ölmedi o kıyametten önce geri gelecektir. demektedir. 54 Bir kısım ulema bu hadise dayanarak, teveffa kelimesini asli manası olan öldürmek anlamında alırlar; ama ayetin lafzında bir takdim tehir olduğunu söylerler. Bu durumda da, İnni Mütevveffike ve Rafiuke şeklindeki ayetin anlamı “İnni rafiuke ileyye ve müteveffike ba’de zalike “, olmaktadır.55
İsa(a.s)ölmüştür ve bir daha gelmesi de söz konusu değildir, diyenlerin kelimeye getirdikleri açıklama ve argümanları ise şöyledir:
a) Hz. İsa ölmüştür, buna konu ile ilgili ayetin zahiri açıkça delalet etmektedir. Allahuteala bu ayette “İnni Müteveffike ve rafiuke” buyuruyor. Bunun açık anlamı “Ben seni öldüreceğim ve sonra ruhunu katıma yükselterek seni kafirlerden koruyacağım” demektedir.56
b) Allah’ın koyduğu beşer üzerindeki kanunlarından birisi de, yeryüzündeki tüm canlıların ölümlü oluşudur. Kur’an-ı Kerim’i Allah’ın bu kanununa göre anlamak temel kaidedir. Yüce Allah Hz. Peygamber’den önce hiç kimseye ölümsüzlük bahşetmediğini kesin olarak ifade ettiği 57 ve “hiç kimse” ifadesinin kapsamına Hz. İsa’nın gireceği, şüphesizdir. Şu halde, Hz. İsa’nın ölmediğini iddia etmek, bu ayete ve Kur’an-ı Kerim’in bütününe ters düşmekten başka bir şey değildir.58
İlgili ayete dayanarak İsa’nın öldüğünü kabul edenler arasında, bu ayetin İsa’nın nüzulüne aykırı olmadığını, zira Allah’ın onu yeniden dirilterek yeryüzüne göndermeye kadir olduğunu ifade edenler de vardır.59
3.3. Hz. İsa’nın Ref’i (Göğe Yükselmesi)
Ref’ kelimesi vefat kelimesine verilen anlama paralel olarak iki farklı şekilde yorumlanmıştır. Aslında Hz. İsa’nın çarmıhta Yahudiler tarafından öldürülmediği ve Allah’ın onu kendi katına yükselttiği, ayette geçtiği kesin olmakla beraber, bu yükseltme işinin bedenle mi yoksa ruhla mı; beden ve ruh diri olarak mı yoksa beden ölü ruh diri olarak mı gerçekleştiği hususu tartışma konusu olagelmiştir.
3.3.1. Re’f Kelimesinin Anlamı
Re’f kelime olarak, bir şeyi yukarı koymak, manen yüceltmek, yükseltmek, kaldırmak anlamlarına gelmektedir.60
3.3.2. Re’f Kelimesi İle İlgili Yorumlar
Alimleri çoğunluğu, teveffa kelimesine verilen mecazi mananın aksine re’f kelimesine, zahiri anlamı olan maddi yükseliş anlamını vermişlerdir. Hz. İsa’nın yükselişini ifade eden lafızlar iki yerde geçmektedir.61 İsa’nın yükselmesinin anlamını açıklamak için, ”rafiuke ileyye” ifadesine “sema” kelimesini de ekleyerek izah yoluna girmişler ve ölmeden semaya yükseltilen Hz. İsa’nın kıyametten önce dünyaya geri dönüp vazifesini tamamladıktan sonra öleceğini belirtmişlerdir.62
Hz. İsa’nın canlı olarak semaya yükseltildiğini delillendirebilmek için kimileri, Hz. Peygamberin İsa(a.s)’yı Miraç’ta ikinci kat gökte gördüğünü63 ileri sürmüşseler64 de bu argüman eleştiri konusu olmuştur. Aynı grup ulema, Hz. İsa’nın ölmediğini ve semaya yükseltildiğini ifade eden haberler doğrultusunda ilgili ayetleri te’vil etmişlerdir. Çünkü söz konusu haberler onlara göre (manevi ) mütevatir seviyesinde görülmektedir.65 Buna göre uyutularak göğe ruh ve cesediyle yükseltilmiş olan İsa kıyametten önce yeryüzüne inecektir. Ancak bu alimler gerek ref’in gerekse nüzulün nasıllığı konusunda yine ihtilaf etmişler ve farklı izahlarla meseleye açıklık getirmeye çalışmışlardır.
Hz. İsa’nın sadece ruhunun göğe çıktığını kabul eden alimler, Hz.. İsa’nın diğer peygamberler gibi bir beşer olarak kendisine Allah’ın tayin etmiş olduğu süre tamamlandıktan sonra ölüp defnedilmiş olduğunu, sonradan ise ruhunun tıpkı diğer iyi kimselerin ruhları gibi ref’ olduğunu söylerler.66 Bu fikir sahiplerinin temel hareket noktası; Kur’an-ı Kerim’in, Allah’ın kanununda değişiklik olmadığını bildirmesidir. İsa’nın cismiyle göğe yükseltilmiş olması, Allah’ın arzdan çıkan maddelerin tekrar arza dönecekleri hakkındaki kesin kanuna aykırıdır. Madde, madde olarak ve tabiatında bir değişiklik olmadan, harici tesirler bulunmadan yukarı kalkamaz, hiçbir beşere böyle bir hal olmamıştır.67
Bu arada “teveffa” kelimesinin “öldürmek” anlamındaki yaygın kullanımı karşısında , İsa’nın kıyametten önce ineceği konusundaki haberleri göz önüne alarak, İsa’nın yalnız ruhunun ref’ olunduğunu, manen yüceltilerek melekut alemine kaldırıldığını ve kıyametten önce başka bir bedenle diriltilip yeryüzüne gönderileceğini söyleyenler de vardır.68
Kadiyaniler’in lideri Mirza Gulam Ahmed de beklenen Mesih’in kendisi olduğunu savunabilmek için, Hz. İsa’nın öldüğünü, sadece dolayısıyla ruhunun yükseldiğini söylemektedir.69
3.4. Hz. İsa’nın Nüzulü
Kur’an-ı Kerim’de Hz. İsa’nın doğumundan itibaren hayat hikayesine değişik yerlerde temas edilmesine rağmen, kıyametten önce geleceğine dair net bir ifadeye rastlamıyoruz. Bununla birlikte bazı ayetler,bu anlama gelecek şekilde yorumlanabilmiştir. Söz konusu ayetler şunlardır:
“…İsa beşikte ve yetişkinlikte insanlarla konuşacak.”70
“Andolsun Ehli kitaptan hiç kimse yoktur ki ölümünden önce ona inanacak olmasın, kıyamet gününde de , O, onların aleyhine şahitlik edecektir.”71
“O kıyametin kopacağını gösteren bir ilimdir. Ondan hiç şüphe etmeyin, bana uyun doğru yol budur.”72
3.4.1. Nüzulü Kabul Edenlerin Yorumları
Bilginler, birinci ayette geçen “Kehl” kelimesinden hareket ederek, İsa’nın nüzulüne dair bir delil üretmektedirler. Bu ayette geçen kehl kelimesine 25-45 veya 20-35 yaşları arasındaki kişi anlamları verilmektedir.73 Hz. İsa’nın doğduğunda konuşması mucize olduğuna göre, olgunluk yaşındaki konuşmasının da mucize olması gerekir. Yoksa Hz. Meryem’e bunun mucize olarak bildirilmesini izah etmek mümkün olmaz, öyleyse, Hz. İsa’nın olgunluk çağındaki(kehlen)konuşması, ahir zamanda, tekrar geleceği günlerdeki konuşması olmalıdır.74 Ne var ki ,kehlen ifadesinden hareket ederek İsa’nın nüzulünü ispatlamak pek ikna edici gözükmemektedir. Çünkü Hz. İsa’nın 30 yaşına kadar yaşadığı bilinmektedir. Kuhulet çağının 25 yaşından başladığı ihtimalini göz önünde bulundurduğumuzda, Hz. İsa’nın bu yaşa ulaştıktan sonra ki yani vefatından önceki konuşmalarından söz edildiği sonucuna varılabilir.
Nuzülü kabul edenlerin delil olarak ileri sürdükleri ikinci ayet; kitap ehlinin Hz. İsa’nın ölümünden önce mutlaka ona; iman edeceğini vurgulamaktadır. Ayette geçen “kable mevtihi” ifadesindeki zamiri ehl-i kitaba atfetmemiz durumunda ise mana; ”Kitap ehlinden, ölmeden önce İsa’ya inanmayacak kimse yoktur”, şeklinde olacaktır. ”Bihi” ve “Mevtihi” ifadelerine ortak bir mana verilememiştir.
Hz. İsa’nın nüzulüne dair ileri sürülen delillerden üçüncüsü olan ayette de yine(innehü) ”o” zamirinin kime, neye raci olacağı konusunda ihtilaf edilmiştir.Bu zamiri alimlerin çoğu, Hz. İsa’ya atfederken75, Hz. Muhammed’e veya Kur’an-ı Kerim’e76 atfedilmesi de ihtimal dahilinde görülmüştür.
3.4.2. Nüzulü Kabul Etmeyenlerin Yorumları
Söz konusu ayetlerin ilkinde Hz. İsa’nın Kuhulet döneminden bahsedilmekteydi. Bu alimler(kehlen) yetişkin kelimesiyle Hz. İsa’nın ölmeden önceki devresini anlamışlar ve bu nedenle, ayeti nüzul ile ilişkilendirmemişlerdir.Onlara göre, Allah’ın beşikte konuşturduğu İsa’yı olgunluk çağına kadar yaşatacağını bildirmiş olmaktadır. Dolayısıyla bunun nüzulle ilgisi yoktur.
Nisa suresinde geçen “Kitap ehli’nin ölümünden önce İsa’ya iman etmesi” ile ilgili ikinci ayete getirilen yorum ise,ayetteki mevtihi kelimendeki zamirin, kitap ehli olan her insana raci olması şeklindedir. Buna göre anlam şöyle olmaktadır: Kitap ehlinden her fert ölmezden önce, gözünden perde kalkınca, Kur’a-ı Kerim’in İsa hakkında söylediklerinin gerçek olduğunu, yani Allah’ın oğlu değil, kulu ve elçisi olduğunu anlayacaktır. Bütün bunlar kitap ehlinin her birisinin ölmesinden önce gerçekleşecektir.77
Üçüncü ayette geçen “o” zamirinin Hz. İsa’ya raci olduğunu kabul etmekle beraber; burada, İsa’nın babasız yaratılmasının ,ölüleri diriltmesinin v.b. onun bir kıyamet alameti olduğuna işaret ettiğini ileri sürmektedirler.78
Konu hakkında hadis külliyatında hayli kabarık bilgi bulunmaktadır. Bu haberlerde Hz. İsa’nın nüzulü ile alakalı bir çok detaylı bilgi verilmiştir. İsa’nın nüzulünü savunan Cumhura göre, bu haberler tek tek olmasa da tümü itibariyle manevi mütevatir seviyesinde görülerek konu hakkındaki görüşlerine delil olarak gösterilmiştir.
Do'stlaringiz bilan baham: |