7.
Abdulla Kadiri (1894-1938)
Abdulla Kadiri, Taşkent’in Beşağaç ilçesinde 10 Nisan 1894 tarihinde dünyaya
gelmiştir. Babası Kadir Ata, annesi Hasiyet Hanımdır. Kadiri kendi yazdığı
biyografisinde ailesi ile alaka şu bilgileri vermiştir;
“Başlangıçta zengin bir ailede mi
fakir ailede mi doğdum fark etmedim. Fakat yedi, sekiz yaşına geldiğimde, karnım
doymamasından, üstümdeki kıyafetlerin eksikliğinden, seksen yaşında bir ihtiyarın
tarladaki emeğinin ancak bu kadarına yettiğini anladım. Eğer bahar ayları kötü geçse,
bağdaki meyveler donsa, biz de açlıkla yüz yüze kalırdık.”
(Açık, 2007: 100).
Kadiri, eğitimine eski usul bir mektepte başlar ve 1915 yılına kadar eski usul
mekteplerde okur. Eski usulde eğitim veren Hoca Ahmet Bey Medresesi'ne gittiği
dönemde Arapça ve Farsça öğrenir. Bu okuldayken Şark klâsiklerini de okur (Balcı, 1998:
222).
1900 yılında “Rosta” gazetesinde muharrirlik yapmaya başlayan Kadiri,
“İştirakiyun”, “Kızıl Bayrak”, “İnkılab”, “Kominist Yoldaşı” gibi dergi ve gazetelerde
kâtip olarak çalışmıştır (Açık, 2007: 100). Edebiyata ilk girişini şair olarak yapan Abdulla
Kadiri, ilk şiirleri olan “Ahvalimiz” ve “Milletim”i 1913 yılında yayımlamıştır. Yine
1913 yılında Sada-yı Türkistan, Semerkand ve Ayna gibi mecmualarda hikâyeleri
yayımlanmıştır (Balcı, 1998: 222). Yazmış olduğu makalelerde “Çolkunbay”,
“Dumbulbay”, “Cien”, “Kalvak Mahsun”, “Taşpolat Tecenk”, “Ovsar”, “Şepelek
Mahsun”, “Maşhordaçi” gibi mahlaslar kullanan Abdulla Kadiri’nin bilinen ilk makalesi
“Yeni Mescit ve Mektep”, 1 Nisan 1914 tarihinde Sada-yı Türkistan gazetesinde
yayımlanır. 1912 yılında “Cinler Bezmi”, 1915 yılında “Cuvanbaz” ve “Bahtsız Kuyav”,
1916 yılında ise “Ulakta” isimli eserleri yayımlanır. 1915 yılında yazdığı “Bahtsız
Kuyav” adlı draması çok beğenilmiş ve 1915 ile 1920 yılları arasında sahnelenmiştir
(Açık, 2007: 100-101). 1915 yılında Kadiri’nin “Kadın Oyuncuları” isimli bir hikâyesi
daha yayımlanır (Balcı, 1998: 222). “Kalvak Mahzum’un Hatıra Defterinden” (1923-
1927), “Taşpolat Teçeng Nime Deydi?” (1924-1927), “Şervan Hala Nime Deydi?” (1926)
gibi yazmış olduğu hicvi hikâyeler Özbek edebiyatında yeni bir olaydı (Açık, 2007: 100).
26
İlk Özbek romanı olarak kabul edilen ve Abdulla Kadiri’yi Özbek roman
yazıcılığının kurucu yapan “Ötgen Künler”in ilk bölümleri 1922 yılında İnkılab
dergisinde neşredilir. 1926 yılında ise kitap olarak basılır (Üşenmez, 2013: 115). Bu
roman Türk Dünyası edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Türkistan’da romancılığın
başlangıç noktası olarak görülmesinin dışında ulusal bir kitap özelliği taşımaktadır.
Roman yasaklanmış ve tüm nüshaları yok edilmiştir. Romanı bulunduranlar Sibirya’ya
sürgün edilir. Tüm bu yasaklara rağmen roman gizliden gizliye çoğaltılır ve evlerde
okunmaya devam eder. Artan baskılar neticesinde ise roman ezberlenir ve böylelikle
dilden dile dolaşır (Kadiri, 2009:6). Romanda hem siyasi hem de manevi ve ahlaki
konular ele alınmıştır. Romanın başkahramanları olan Ataberk ve Kümüş’ün aralarındaki
aşk ele alınırken aynı zamanda Özbeklerin aile yapısı, toplum içinde kadının önemi, vatan
millet sevgisi gibi konular işlenmiştir (Üşenmez, 2013: 115).
Abdulla Kadiri, Ötgen Künler romanından sonra ikinci ve diğer bir önemli romanı
Mehrabdan Çayan’ı (Mihraptaki Akrep) 1918 yılında tamamlamıştır. Mehrabdan Çayan,
1929’da Semerkant’ta yayımlanmıştır (Çelebi Öztürk, 2015: 2). Roman ilk olarak Arap
harfli basılmış daha sonra 1935, 1967, 1994 yıllarında Kiril harfleriyle yayımlanmış ve
2004 yılında da Latin harfleriyle tekrar basılmıştır. Romanda Enver ile Rânâ adındaki iki
gencin aşkı anlatılır. Bununla birlikte halkını sömüren Hudayar Han ile makam ve mevkî
peşindeki din adamlarının çıkar çatışması eleştirel bir dille anlatılmıştır (Karadeniz, 2013:
28).
1934 yılında yazdığı ve köy hayatını anlattığı “Abid Ketman” adlı hikâyesi de
Abdulla Kadiri’nin önemli eserleri arasındadır. Yazmış olduğu roman, hikâye, şiir ve
tiyatro eserleri dışında tercüme ve dil çalışmaları da yapan Kadiri, Tatar âlimi Abdulla
Şinasi’nin 1928 yılında yazdığı “Fizika”, Gogol’un 1935 yılında yazdığı “Üyleniş” ve
Çehov’un 1936 yılında yazdığı “Alçazar” adlı eserleri Özbekçeye tercüme etmiştir
(Üşenmez, 2013: 116).1930 ve 1933 yılları arasında hazırlanan “Rusça-Özbekçe Lugat”
ın “P” harfini de yine Abdulla Kadiri tarafından yazılmıştır (Açık, 2007: 104).
1926 yılında mevcut yönetimi yazdıkları vasıtasıyla dolaylı yollardan eleştirdiği
gerekçesiyle yargılanan Kadiri’nin hakkında bir nevi karalama kampanyası başlatılmış ve
aleyhinde yazılar yazılmaya başlamıştır. 31 Aralık 1937 tarihinde tutuklanan Kadiri,
dokuz ay süren işkencenin sonunda 4 Ekim 1938’de katledilmiştir (Üşenmez, 2013: 116).
27
Özbekistan’ın bağımsızlığını ilan ettiği 1991 yılında Abdullah Kadiri gıyabında Nevai
adlı devlet mükâfatına layık görülmüştür. Özbeklerin bağımsızlığının ilk yılında
Abdullah Kadiri’yi bu şekilde ödüllendirmesi dikkate değer bir gelişmedir. Bağımsızlığın
üçüncü yılında, 1994’te ise edip müstakillik üstün madalyası (orden) ile
ödüllendirilmiştir. Taşkent Devlet Medeniyet İnstitu’na Abdulla Kadirî adı verilmiştir.
2004 yılında yazarın doğumunun 110. yılı münasebeti ile bir anma programı yapılmış
yazarın hayatı ve eserleri hakkında yedi ciltlik bir çalışma neşredilmiştir (Çelebi Öztürk,
2015: 3).
Do'stlaringiz bilan baham: |